Dolaşan sisleri içmiş bulutun sînesi doldu
O sehâb damlar iken toprağa baktım gülüyordu.
Bu mübârek çiye muhtaç çimenin haznesi doldu
Sabah erken yıkanan yaprağa baktım gülüyordu.
Gün ağarmakla berâber kara leyl usluca kaçtı
Bâğbân uyanmadan sana gül vermek isterim
Bir gonca gül yolunda gönül vermek isterim
Hasret, keder ve gam dolu gurbette inleyen
Kalbimde saklı hisleri göstermek isterim
Kötü efkâr dolu nefsim sunar ahlâk darbesi
Otuz üç kerre eder nâdim olanlar tövbesi
Gelen insan göçüyor dehrde beşer kalmaz deme
Büyüyor yavru bebek hepsi hesâbât cümlesi
Hürr ol diye makberde şehid cedd uyuyor
Hürmette tekâsül yapıp aybetmeyesin
Bir çifte gözün var, kulağın var duyuyor
Allâhına şükreyle ki kaybetmeyesin.
Makber = mezar
Hürrem Sultan
Selim oğlu Süleyman artık padişah oldu (h)
Gece gündüz evkatı çadırda geçiyordu
Mustafayı gönderdi Manisaya Bursaya
Taht-ı saltânat Süleyman sürdü bahtından da bol
Her zaferde yardım etti kendine binlerce kol
Doğruluktur doğru yol, tahtan giden Allâha yol
‘Ger huzûr itmek dilersen ey Muhibbî fâriğ ol’ (1)
Açtın İrâna seferler lâkin oryâ gitmedin
Şehzade Mustafa
Sadrazzam Kara Ahmet Mustafayı severdi
Babasından sonra o sultan olmalı derdi
Mustafa egitimli, askerlikte mahirdi
Şehzade Beyazıd
Günler hüzün içinde geçiyordu an be an
Evlat kaybından sonra şad olmadı Süleyman
Hürremle damat Rüstem bir tuzak kuruyordu
Akçeyi Sultâna verdin, gönlünü Sultânına
Kalmadı mülkten selâmet, geldi zevâl cânına
Her gece Sultânının bin bir siteminden de çok
Döktüğü göz yaşları derd ekledi husrânına
Mâzîdeki gençlik gününün bahsi abestir
Geçmişte kalan hâtıranın yâdı da bestir
Sıhhatlı ve mes'ut yaşamak kendi elinde
Bâkîdeki mahdud vakitin hıfzı nefestir
Yaklasik bir asirlik cinar ve kesfedilmemis bir hazine... Bir aruz asigi ve hece ustasi... Florida´dan Almanya´ya Yetmis Altinci Yil adli siir kitabini gönderen bir muhabbet insani... Amerika´da kurmus oldugu dershanede kendini ögrencilerine adayan bir egitim gönüllüsü... Allah (c.c.) uzun ömürler ...