Siyah beyazdı hayatımız eskiden.
Siyah beyaz bakardık renkli gözlerden
Yaşama dair ne varsa...
Siyah, devlet...
Beyaz, hizmet demekti o zamanlar...
Bir memleket düşün!
Sekiz ay beyaz örtü,
Bitmeyen sevdamızın çileli yüzü...
Yani, gül ile diken çelişkisi.
Karşılıksız aşk misali...
Memleketime tutkundur kar,
'Garip Ahmet' dedikleri biri vardı bizim sokakta...
Yedi sekiz yaşlarındaydım, aklım fikrim hep talanda.
Bir dedikodu almış başını yürümüş.
Kapı komşumuz Ayşe Teyze duymuş.
Neden sonra ben de gördüm, tanıdım Garip Ahmet'i,
Sevmiş mahalleden Ragıp Bey'in güzel kızı Asiye'yi
Yokluk dönemi çocukları,
önemli melekeler kazandı!
Hele 1970 ile 80 arası.
O yıllardan kalmadır;
çayın son yudumuyla.
Simidin son lokmasını,
Şehir insanları...
Hep aynı yüzler,
Gergin bekleyişler,
Mimiksiz çehreler.
Ve her sabah yollarda kaybettiği,
Herhangi bir şeyi ararmış gibi
Görünce seni,
Cemreler düşer yüreğime ısınırım.
Kaçırma ürkek gözlerini,
Bakmıyorsun sanır, yıkılırım.
Nasıl anlatırım? diye düşünme.
Sakın unutma!
Seni seven biri var bu şehirde
Bütün kızgınlıklarıma
Ve kırılganlıklarıma rağmen.
Uzaktan sevmeye hüküm giydim
Uzun bir yol gidiyorum.
O sendin.
Üstelik hiç görmediğim.
Yaşanmışlıkların
ötesinde beklediğim,
O sendin.
Yüzüne göz sürmediğim,
Oyuncağı alınmış çocuk tavrıdır,seni anlatmak
Hüzün sözlük anlamıdır yüzünde
Zamanın unutulmuş bir anında kalmak,
Uzak hasretlerin izi var gözlerinde.
Masumiyet bu kadar mı yakışır insana?
'Dört başı mamur ülkede,
onurlu memurlar;
iki yakası
bir araya gelsin diye
kravat takarlar...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!