BAYRAMLAR VE ŞEKERLER
Kaç bayram gördük ömrümüzde? Kaç bayram daha göreceğiz? Unutmadığımız bayramlar var mı? İnsanın her döneminde hafızası kaydeder. Ama bayramlar bambaşka… Çocukken sevinerek, büyüyünce sevindirerek yaşadığınız bayramları hatırlayın. Aslında yaşanan her günün insana bayram sevinci katması gerekmez mi?
Bu bayram nerelere gittiniz? Kaç çocuk sevindirdiniz? Gülen masum yüzleriyle çocuklar, bizim çocuklarımız… Kimi okul yolundadır, kimi iş hayatına çoktan atılmıştır. Bir kısmı ise sokaklarda, sahip çıkamadıklarımız. İnsan bazen kendi çocuğuna da sahip çıkamıyor. Sahipsiz kalan her çocuğun bir anne babası yok muydu? Bir çocuk neden annesiz, babasız kalır? Ya da ikisi de varken sahip çıkılamaz? Sevgisiz büyür çocuklar.
MERHABA
İlkyazı… Bir bebeğin yürümeye başlama heyecanı gibidir. Bir destek koltuktan, bir destek duvardan… Müthiş bir haz içindedir bebek! Her adımında kollarını açmış annesine yürürken, ya da babasına… Çığlıklar her adımda daha da yükselir. Ve güler yüzü yürümeyi başarmanın, kavuşmayı başarmanın hazzıyla…
*****
Bir teşekkür… Sevgili dostum Zafer Tokuş’a. Bu heyecanı bu hazzı tattırdığı için. Bu hazzı ve heyecanı çarpan diğer yüreklerle paylaşma fırsatı verdiği için.
Su çatlağını buldu be Hrant!
Senden dinlemiştim;
Sen irkilmiştin,”bu ne söz yarabbi” diye
Hikâyeyi senden dinlemiştim…
Sen farkında mısın, bilmem ama?
Ölümün bize bunu gösterdi be Hrant!
ben seni bir su damlasında buldum
bir su damlasında izin vardı
ben seni bir su damlasında gördüm
bir su damlasında aksin vardı
'mevsimlere'sor
top böceklerini
sonbaharı sevdim,
bir de ilkbaharı
biri kışa
biri yaza
Gözlerimde sevdanın izi var,
İyi bak kapanmadan.
Yaşanmış ve yaşanmamış yılların,
Aşkı var,
Çilesi var,
Özlemi var sevdalım.
Öğretmenden mektup var.
Ayrılık uzak, belki yarın...
Yakın hissederseniz bir şeyi, yakınlaşır size...
Uzakta kalırsanız, uzaklarda kalırsınız.
Bir adımınıza bir adımımızla karşılık verir,
İki adım yaklaşırsınız.
Bir solukta çıktın yokuşu, arkandan bakakaldık oğlum!
Çocukluğun bir bir geçti gözlerimizden…
Boylarına kurban olduk oğlum.
Şimdi tam yirmi bir yaşındaydın!
Bir hayat yaşandı, yaşanıyor.
İki küçük ayakkabı
Kapının önünde duruyordu
İkisi de yan yana
Birbirine bakıyordu
Eşikteki ayakkabılara
İKİ SANİYELİK DÜŞÜNCE
Yaşlı gözlerle kızının ona yazdığı mektubu okudu. İki yıl önce hastane yollarına düşmüş, kullandığı ilaçların yan etkisiyle hiç bilmediği hastalıklara yelken açmıştı. O bir anneydi. Sorumlulukları vardı çocuklarına karşı. Çok sevdiği kızına karşı. Lakin genç yaşında hiç bilinmeyen ve rastlanmayan bir hastalık, onu yaşama sevincinden koparamamıştı. İki yıl boyunca tüm yakınlarına o moral verir, anne ve eş olarak çocuklarına ve kocasına tüm hizmeti sağlıklı gibi en güzel şekilde yine yapardı. Fakat son altı aydır iyice güçten düşmüş, gönlü istese de birçok işi yapamaz hale gelmişti. İşte bu durumda eşi ve çocukları iş bölümü yaparak onun tarifiyle kapı cam temizliğinden yerleri silmeye, ütü ve çamaşırlara kadar her şeyle ilgileniyorlardı. Çocuklarının ve eşinin fedakârlığı onu duygulandırıyor, şimdiye kadar yapabildiklerini yapamamak onu kahrediyordu. Sevmek böyle bir şeydi. O yıllarca onlar için her türlü fedakârlığı yapmış, şimdi ailece herkes ona düşen işleri azaltmak için seferber olmuştu.
Bugün hastanede yoğun bakımda hayatının en uzun uykusundan uyandığında, onu dışarıda kimlerin beklediğini bilmiyordu. Yaşadığı acılar ise duygularını açığa çıkarmıyordu. İki gündür yaşamıyordu. Hiçbir şeyden haberi yoktu. İki gün öncesinden tek hatırladığı, anestezi hocasının ameliyathanede; ”Burası çok soğuk, seni üşütmeyeceğiz,”diyerek, ayakları arasına konan küçük bir hortumla sıcak hava üflenerek buz gibi ameliyathanede ısındığını hatırlıyordu. Ondan sonra kendini yoğun bakımda buldu. Yaşadığı acılar son bulmayacaktı belki, ama sevdikleri için yaşamalıydı. Bu mücadeleyi vermeliydi. Sırayla önce en küçüğü, biricik kızı geldi gözlerinin önüne. On yaşındaydı. Ama sözleri ve duygularını ifade etmesi, sevgisi bambaşkaydı. Anneler hiç çocuklarını ayırır mıydı? Üç numara ondört yaşındaydı. Onun güzelliği bambaşkaydı ve hep içten severdi. İki numara ise yirmi yaşındaydı. Okulu yarıda bırakmış, ama girdiği berberlik mesleğinde kısa sürede ilerlemişti. Onun duruşundaki masumiyeti ve berraklığı babasını çocukluğundan beri hep çok etkilemişti. Bir numara ise yirmiüç yaşındaydı. Çocukları içinde en zoru oydu. Hiçbir zaman sevgisini açık etmezdi, ama severdi. Bazılarına sevgisini göstermek zor gelirdi. O da onlardandı. Bir numara olmak zordu. Onu on sekiz yaşında doğurmuştu. Üniversitede okuyordu, ama bırakmaya karar verdi. Asla taviz vermeyecek babasını da ikna etmişti. Babanın ise tek derdi vardı. Çocuklarının mutluluğu… Onları bir an için mutlu etmek bile ona yeterdi. Böyle bir eşi olduğuna zaman zaman kızsa da, onu çok sevdiğini hatırladı. Yoğun bakımdan çıkmış odasındaydı. Kızının mektubunu henüz okumamıştı. Mektup yazılmıştı oysa. Ona ulaşmamıştı. Ameliyat sancılarından başka hiçbir şeyi yoktu. Biraz midesi bulanıyordu. Hemen hemşireyi çağırdılar. Hemşire bulantıyı giderecek bir iğne yaptı. Herhangi bir problem yoktu. Birazdan boğazının sıkıldığını, nefessiz kaldığını hissetti. Rengi değişmişti, panik yapmayı da sevmezdi. Ama canı yanıyordu. Nefes almakta zorlandığını gören annesi hemen doktorları çağırdı. Servisin neredeyse tüm doktorları odaya dolmuş, herkes panik halinde müdahale etmeye çalışıyordu. Bir an için uzun ve zor olan ameliyatta olmayanın olacağını hissetti. Artık nefes alamıyordu. Sanki son nefesti verdiği. O anda yoğun bakımdan çıkarken ki kızının silueti belirdi gözlerinde. Ona sevgiyle sarılmak istedi. Yalnızca iki saniye onu düşledi. Bilmiyordu, kızı da ona iki saniyelik düşüncesini yazdığını. Son bir hamleyle direndi ve kızının ona uzattığı mektuba uzanabilmişti.
merhaba hocam...
Şiirleriniz ve kitabınızda yüreğiniz gibi çok güzel...
okudukça okuyasım geliyor...
en kısa zamanda başka kitaplarınızı okumak dileklerimle...
selem ve duayla...
ÖNCELİKLE HOCAMA ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM BÜTÜN ŞİİRLERİNİ BİZLE PAYLAŞTIĞI İÇİN.GERÇEKTEN SİTESİ ÇOK GÜZEL OLMUŞ.ÖZELLİKLE HRANT DİNK'İN KONUŞMASINI YAYINLADIĞI İÇİN TEKRAR ONA ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM.HERKESE MUTLAKA MEHMET DEMİRKAPI'NIN ŞİİRLERİNİ OKUMASINI TAVSİYE EDİYORUM.ZATEN BİRİNİ OKUMANIZ DEVAMI ...