Nilgün Marmara'nın "Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" cümlesi çok beğeniliyor. Bu beğeni şairlerde ve yazarlarda kuşlu cümle kurma konusunda rekabete yol açtı hala da açıyor. Ben de bu yarışmanın içindeyim. Kuşları da oldu bitti çok sevmekteyim...Benim kuşlu cümlelerim ise şunlar:
*Senin neşeli halin Manyas Kuş Cenneti. Gülümse o zaman hadi...
*Havalar güzel olunca kuşlar bile fazladan uçarlar...
Serçeyi bilmeyen var mıdır acaba dünyada? Hani şu evlerimizin çatılarına ve duvar boşluklarına yuva yapan, sofra beziyle silkelediğimiz yemek artıklarıyla beslenmeyi seven, insanoğlunun yakınlarında olan, buna rağmen yabani olan, hep yabani kalacak olan, daha çok kahverengi, az da olsa siyah renk taşıyan o kuşlar. Minik kuşlar. Miniktir o kuşlar. Ellerimizin en küçük parmağına isminin verilmesine sebep olan kuşlar.
İlkbaharda cıvıltılarını çokça duyarız. Sebebi ise bütün hücrelerini aşkın sarmasıdır. Diğer mevsimlerde sesleri azalır. Çünkü geçim derdi, evladı, ferdi derken başlarını kaşıyacak zaman bulamazlar. Yavruları için böcek avlamaya bile başlar, avcılığa merak sarar bu kuşlar. Ağustosböceği’nin anormal bir sesini duyarsanız bilin ki serçe onu yakalamıştır ve gagasında yavrusuna götürüyordur. Serçe yavrularının bir an önce büyümesi içindir bu protein ağırlıklı besleme şekli. Ebeveynleri bunu çok iyi biliyor.
Düşmanları da vardır tabi ki. Kediler. Ama ah bir yakalayıverse. Daha çok atmacalar. Kışın göz açtırmazlar. En çok ta sapanlı çocuklar. Keşke birileri o çocuklara sapan değil de kalem tutmanın, okumanın, yaşamanın, yaşatmanın güzelliğini anlatsa. Küçücük o bedenden minnacık canı çıkar, sapan taşı gövdesine isabet ettiğinde.
Köydeki bahçemizdeyiz. Günlerden pazar, mevsimlerden ise yaz. Annem harman yerinde ekmek pişiriyor. Kardeşlerimle annemin etrafındayız. Birden bir dişi serçe belirdi. Anneme doğru yaklaşıyor ama ben kendisine doğru hareket edince geri çekiliyordu. Kısa zaman aralığında aynı durum tekrar edince, anneme: ‘’Anne herhalde bu serçenin yavruları var. Hamurdan bir parça at ki alıp gitsin’’dedim. Annem dediğimi yaptı ve serçe kendisine doğru atılan hamur parçasını alıp uzaklaştı. Biz ise epeyce sevindik bu duruma. Yıllar geçti hala neşelenirim hatırladıkça. Şundan ki: Serçeler evcil değillerdir ve asla evcilleşmezler. Ama bu serçenin sergilediği davranış evcil hayvanlara özgü bir davranıştı. Beni en çok sevindiren de bu oldu işte…
Sevgilim olmasını istemiyorum
Bu yüzden sevgilim yok
Sevdiklerim var ama
Çok sevdiklerim de var
Beni sevenler de var
Ve insanoğlu yaratıldı
Adem ile Havva'dan geldik bu güne
İlk şiir mi yazıldı
Yoksa
İlk müzik mi oluşturuldu diye
Sordum kendime
Şiir yazamadığım günler
Birbiri ardınca çoğalınca
Kalemim kağıda
Günlerce ulaşmayınca
Kendimi suçlarım
sevgililikler ayrılıkla
nişanlılıklar yüzük atmayla
evlilikler boşanmayla
bitmesin istiyorum
portakal mandalinaya
ben türk'üm
dilim de türkçe
bu yüzden
türkçe kitaplar okuyorum
türkçe dualar ediyorum
türkçe şiirler yazıyorum
Sen Ülker'sin
Ben Eti'yim
Seni seviyim
Bir de Torku çıktı
Rakibim
Pilav pişirdim TENCEREde
Uşşaklar yesin diye
Karınları doysun diye
Kimi hiç sevmez
Kimi burun büker
Bende
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!