Düşünüyorum yine; akşam, akşam...
Karasına doyamadığım gözlerini.
Bir kor düşüyor, gözlerinden bağrıma
Sanki; yakmıyor da eritiyor beni...
Ben, acıyla mı mayalandım bilmem.
Hayatın her deminde bir sızı,
Her günümde gözyaşı.
Akşam bitmiş, karanlık gitmiş,
Sabah olmuş ışıldayarak.
Merhaba! diyorum dünyaya,
Dayan dostum, kaldır başını
Dimdik dur, sert esen rüzgara karşı.
Eğilme hiç! Hepsi namert kötülüklerin.
Duymasın bir an kulakların, acı olan hiç bir şeyi
Ne kaldı ki elinde; yitirmediğin?..
Bir adam vardı yıllar önce, tahta barakasında
Pencereleri kapalıydı, örümcekler vardı kapısında.
Pek yaşlı değildi ama ölgündü yüzü. Beli bükük,
Soluk bir nefer gocuğu vardı sırtında yırtık, sökük.
Davut diyorlardı bilenler O'na, geçerken oradan
Ya hiç düşünmesem,
Ya hiç konuşmasam.
Ya da hiç bilmesem.
Yanmasam hiç alevinle,
Sızlamasa hiç yüreğim,
Ağlamasa gözlerim,
Ne kadar yalvarmıştım sana, ne kadar,
Toprağın yağmura susadığı kadar.
Ne fırtınalar esmişti gönlümde;
Sevmemiştim senin kadar kimseyi, ömrümde.
Şimdi, leylaklar açtı bak üstümde,
Seneler, nasıl da geçti koskoca ömrümüzden?
Ne derin yaralar açtı, ne erişilmez umutlar bıraktı.
Dün diktiğimiz fidanlar, şimdi kupkuru oldu.
Hatıralarda kaldı bahar,
Mevsim sonbahar...
Baktım gözlerine,
Ateşden daha sıcak.
Yandım yıllar boyunca.
Burası "Sevda Çölü" dediler.
Aşıklardan bir garip
Aradan zaman da geçiyor, kara kedi de...
Düşünüyormusun bilmem? Başını duvara dayayarak,
Bir an, görüyormusun gözlerimi?
İçini çekiyormusun hiç, bir sızı duyarak?..
Yoksa... Bir günü mü yaşıyorsun hep?
En güzel kelimeyi yazamıyorum kağıtlara
Unutulanlar düşünür hep kara,kara.
Yalnızlık çökünce odama, açılır o yara
Derdimi anlıyormusunuz ? diye haykırırım bulutlara.
Ruhumu alt üst eder yine fırtınalar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!