Yıllardır sana,
hasret yüreğim,
Nerdesin ey dost,
gözüm yollarda,
Yoluma bir ışık,
verde geleyim,
Her taraf betonlar, içinde kalmış, Nerde İstanbul’um, arıyorum ben, Anılarımı da, rüzgarlar almış, Hizbe bir otelde, kalıyorum ben…
Bin dokuz yüz yetmiş, ona geldiğim,
O gün bun gün onun, aşığınım ben, Fatih, Çarşamba, Aksaray, bildiğim, Oda sevdi beni, maşukuyum ben…
Maviden bakar da, senin gözlerin, Denizin içinde, kaybolmuşum ben, Minarelerde de, ezan seslerin, essizce manayla, haşrolmuşum ben…
Zannetme bu dünya,
alavereci, dalavereci insanlara,
Mevlam, kim gönülden,
çokça istiyorsa bolca veriyor onlara,
Sende yan yatarak,
yuvarlanıp, gezerek düşersen sokaklara,
Karagözlerini sevdiğim yârim,
Ya kendin gel yada bir haber yolla,
Sensiz buralarda haraptır halim,
Gurbette ayrılık olmuyor zorda,
İstersen sen gel de koşup geleyim,
Yoluna goncalar güller sereyim…
1
Nimetlerine şükret, külfetlerine hamdet,
velhasıl sabret!
Niye mi?
Çünkü; İşin var, aşın var,
Izdırap bizim, şarkımız oldu,
Dökülür durur, dudaklarımdan,
Göz yaşlarımda, aşkımız oldu,
Süzülür durur, yanaklarımdan, Mecnun oldum, da yanar yüreğim,
Bu gönlün ıssız, sokaklarında…
Gece yarısını geçmiş, saat beşte,
Dostlarım ağlayarak bana geldiler,
Yüreğim yandı kül oldu kor ateşte,
Kap kara haberini bana verdiler,
Kara haber tez duyulur bulur seni,
Yakar yıkar bedenini, sevenini…
1
Hey! duymuyormusun,
sana sesleniyorum eşref-i mahlukat,
Bu ne biçim huydur ki böyle,
düşlerine gölge olan kim söyle?
Sevinçten şarkılar dinlerdim,
Sevgilim dizinin dibinde,
Mutluluk okunurdu bizim,
İkimizin de gözlerinde…
Ne istediler sevgimizden,
Atıyorsun bol keseden,
behey gafil, sen kimsin!
Haram, helal demeden,
Gece gündüz zevk, sefa,
Yalanlar üretirsin…
Aklına beynine sağlık, bu cümleler sonsuzluğa kalacaktır.