-Koro-
Bir hayal gibi esip gittik kentlerden
Sevişerek geçtik mavişim bedenlerden
Yüzlerden
Islak saçlı çocukların ellerinden içtik
Taksimde gördüm.
Bir ayağın sakat.
Bir ses duydum sırtımda
Kırıldı kemiklerim
Nedensiz bir sancı göğsümün
Tam ortasında
Deniz'e....
Deniz
ben sana akamam.
boğulma korkusu değil bu
başlayan her yolculuğun beni üzmesinden
Hasta
Bu yara, üzerine resimler çizebileceğin değil
Derin ve kendinden emin akıyor sular
Bin yıllık çınar ağacında bin yıllık kargalar
Ve surlar, dağınık yıldız cümbüşü
Bütün sevenlerinin saçlarını kazıt
Askere yolla sonra.
Benim hüznümü yaşamak sana mı düştü akasya
Bütün sözlerimi yak, batır bütün gemilerimi
Arkamdan savur saçlarını, kur yap her süvariye
Hava bulutlu, paramparça
Nasıl ürkek yaşıyor tanrım
Yaprakları ağaçların
Dallar nasıl kırılgan kadınlar gibi
Salınarak turluyor kısa bir kaderi
Bir ses duyulur
Bana bak kardeşim sinirlenince ben
Saçlarım uzar. kaybolur ellerim.
Kimse görsün istemem sakalımın sivrildiğini ak
Ki ben korkarım kendimden
Hiçbir aynaya sığmaz yaram
Kan izim kalır şiddete meyilli her duvarda
Gecenin bitmeyen kaçıncı yarısındayım
Üsküdar’da martıları zehirliyorlar
Dört yanım leş kokuyor.
İstanbul üzerime yürüyor bazen
Bakır tenli çığlıklar düşüyor sulara
Beton kafesler içinde can veriyor kuşlar
Yitik aşkların kıyısında bekliyorum
Gece karanlık, dudaklarımda zift kokusu
Gece karanlık, gece saatlerin ölü mezarlığı
Umut edilecek ne az şey kalmış ki ah!
Martılar zehirleniyor ruhumun en ücra kırsalında
Sazlı türkülü bir akşam cinnetindeydim.
Vakit bir şeyleri erken geçiyordu
Bir şeyleri çok geç
O, sol yanımda oturuyordu kalabalık
Birbirimize kördük
Tadı keskin, ustura ağzında her kelimenin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!