Kuşlar göç mevsimindedir uzak illere
Haritalar en ücra yerde kurmaktadır başkentlerini
Diyarbekir surları perişandır
Aspendos tiyatrosu dayanıksız,
Sürmene manastırı'ında ıssızlık korosu
Sisler içinde mezarlar...
Kendini zehirleme marifeti var hücrelerimin
Ağır bir kütleyim
Üreyen ve incinen günlerin
Tartıya gelmeyen boşluklarında
Öyle ki bulut mevsimin en ücra kıyısında
Yağmur kökleri ile sarılıyorum
Talan edildi takvimler, ömrüm yağmalandı
Tarih beni anlayacaktır, affeder diyordum, yanıldım.
Zamanın kılıçları yardılar şakaklarımdan
Saçlarımdan aktı geceler, şimdi günışığı yarım.
Suskun cümleler bağırdım takvimlerin yüzüne
İnsanlar arasında bana saf tutacağım bir yer yok
Tanıdık sokaklarda sıska kaldı hep ayaklarım
Meydanlar dağılırken sıktım yumruğumu
Öylece geçtim polis kontrollerinden
Yetişemedim hiç kimseye
gecelerdir çatırdıyor ve birer birer
yıkılıyor beynimin direkleri
suç ve ceza tebliğ edilmiş olsaydı eğer
katlanırdım günlerin sıtmalı nöbetine
denklemler ve bilmecelerle yoruldu aklım
cehennemler diliyorum hayatın bilinen
bir ebedi aşka yazılıdır....
Bayramsız çocuklar gibi bir sonbahar sabahı
Bildik ezgiler içinde çıtkırıldım bir dünya
Darmadağınıktı saçları, elleri hiç yokmuş gibi kayıp
Yüreğinin astarında çiftleşen karıncaların taşıdığı yük
Sana ağır gelmesin. uzaydaki korkunç boşluk
Yanıp yıkılan yıkılıp ağıtlanan merasim mevsimindeyse zaman
Kelimeler senindir.
Köprülerin altından geçmiyor karanlık evet bazı sular
Seni sevmeye gelmiştim yoktun
Soğuktu hava sokaklar kış, sokaklar bitkin
Üvey bir babanın gazabına uğramış gibi
Bekledim seni merdivenlerde küskün çocuk
Seni sevmeye gelmiştim yoktun
'Merhaba, dedim, ey kendim!
Olur böyle şeyler, üzme artık kendini.
Ateşe odun atıldı, gece harlandı... '
Gözleri görmeyen:
Biraz daha kalaylamalıyım kendimi
-Yara kan kusarken-
Sanıyordum ki sensin yarası gövdesinden büyük olan
Senin kapında avuçsuz kalmış falcılar
Afrası tafrası olmayan yağmurlar vardı ve
Saçlarını avuçlarında toplardın kısacık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!