DİLYARE YÜRÜMÜŞÜZ
ZULMUN KARANLIKLARINI
BİN YILLARDIR
Biz ana sütümüzü güneşten emmişiz
İki avuç un
Yedi tane kuru fasulye
Bir baş patates
Üç kaşık pirinç
Ve kuru diş mısır dokuz tane
Bir günlük yemeğindir bunlar
Dönüşsüz bir duraktı
rastlantının buluşturduğu
ve el ele tutuşturduğu yer bizi,
Silinip gitmişti günün boyutları
ve bir belirsizlik kavramıydı
birlikte bulunmamız aynı yerde,
Ben hep ateş danslarında yeşeren
sevdaları sevdim,ölümsüz ve destansı
okyanus tayfunlarında boğulup, yitmeyen,
Ve granit kayalarda açan gül tomurcuklarını
açlığa, tutsaklığa ve karanlığa rağmen...
- E. Nejat'a-
Sesinin kulağıma her gelişinde
çırpınır bütün denizler gözlerimde,
Bütün dağlarda volkanlar patlar
Dalgalanır gökte yıldızlar...
Melekler acılarımıza yakmazlar ağıt
Erişemez elleri bir damla gözyaşına
Rüya gibi gelip geçer kocaman ömür
Anlamı bile okunmaz pişmanlıkların
Lerzan bakışlar kalır ancak yarınımıza..!
Daha o günkü gibisin bende
Uzakta bir serapsın
ücra bir yıldız gecenin köründe,
Gönülde meltem esintisi
ZAGROS NERGİSLERİ
Canına kurşun değsin
onur dışı kişisel özgürlük düşünün
bayraklaştırırken dağları
gök kızların dökülen kanı,
VİRANELER, YARASALAR
VE KAN GÖLEKLERİDİR
YARINA BIRAKILAN
-Ceylanların anısına
Bir yaralı ceylandır, welat derler, ol kürt diyarı
Bu bizim kadınımız,
Yüzyıllar var saklar acısını
kanlı kıskacında yaşamın,
Bağrımızda açan tılsımsız çiçek
kavganın ve sevdanın tapınağı
görkemli vergisi doğa ananın...
İYİ OLUR HERKEZE UYGULANIRSA..........