Bir tefekkür ânımda kılı kırka yararken
Her hücremde mucize, eşsiz imarı gördüm
Rabbimin varlığına delile ek ararken
Bal yapmaya muktedir mahir mimarı gördüm
Gör dese de kör göze musallaya dizilen
Gafil, bîhaber yaşar Rabbin hazinesinden
"Ol!" deyince olduran Yüce Sultan'ı bilmez.
Nice mucize taşar toprağın sînesinden
Kursağını dolduran râz-ı nihanı bilmez
Emrine âmâdedir, yiyecek, içeceği
Çaresizlik ne bilmezdim; gülümserdi yüzüm benim
Sanırdım ki, böyle gider; sarpa sarmaz düzüm benim.
Gün, güneşten yüz çevirmiş, ay, gecenin kıskacında
Hüzün artık son deminde, dertli çalar sazım benim.
İkibinonaltı, Temmuz onbeşi
Paramparça oldu yüzde maskeler.
Acımadan vurdu kalleş kardeşi
Yumruklar sıkıldı, hadsiz öfkeler.
Zalimler sansa da sürer bu devran,
Kaleminin ucunu silah gibi kullanır
Heceler mermisidir; yazar çamurdan adam.
Anlama özürlüdür, kendini âlim sanır
Her önüne geleni, üzer çamurdan adam
Suretine aldanan etse de biraz hayret
Ey utanmaz heyula, başıma belâ dilim
Saysaydım suçlarını ya doksandı ya da yüz.
"Durun, etmeyin!" demem kesseler dilim dilim
Af dilemeye dahi bırakmadın bende yüz.
Her biri bir âfetti, her biri vahim, elim
Diyorlar ki biraz gayret, silinmez bir izin olsun
Şu âlemde şuârâ çün divan kurduk, dizin olsun...
Bahar geçti vakit çok dar; ne arzum var ne bir emrim
Nasıl olsa talan ömrüm, kalan ömrüm sizin olsun...
. - - . / . - - - / . - - - / . - - -
Bakmayın siz bülbül gibi feryâd ü figanıma
Mütevekkil bir kişinin hiç işi olmaz gamla.
Nerede bir yangın görsem mahşer gelir yâdıma
Rahmet deryâsına dalar su taşırım gagamla.
Ta ezelden ahdimiz var, îmân ettik kadere
Aldırma şeytanın muhabbetine
Kalbine yol bulur, zerkeder kini.
Fısıldar günahı her niyetine
Son nefes anında terkeder seni.
Kul, satar cenneti yok pahasına
Yokluğunun yükünü yüreğime yükleyip
Bir daha apansızın, çekip gitme...olmaz mı...
Mahzûn bakışlarımı ardından sürükleyip
Gönlüme kâbus gibi, çöküp gitme...olmaz mı...
En nadide güllerden kilim serdim yoluna
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!