Kanadımdan kurşun yedim kan sızıyor yaradan
Kış bahtıma tuzak kurmuş; uçamadım, neyleyim
Yâr dağların ötesinde; "Gel, geç!"diyor Yaradan
Yollar sırat gibi keskin; geçemedim... neyleyim.
Bu ne devran nasıl bir dem; âh çeken çok gülen az
Günler bir bir tükenip, hebâ olmadan ömür
Yanlış limana demir, atmayana ne mutlu!
Tüm gücüyle yüklenip verse de şeytan emir
Taate deyip zehir, tatmayana ne mutlu!
Ne mutlu! İncinse de, gönül incitmeyene
Yaşım beşiğimin az ötesiydi
Hayalim ufkumu aştığı zaman
Ömür takviminde haz ertesiydi
Duygular sel olup taştığı zaman
Ab-ı hayat için verdiğim nakit
Seni andım bu gece, uzaklara bakarak
Nasıl da geçmiş zaman; bir su gibi akarak
Bıraktın gittin beni, tüm geçmişi yakarak
Hicrânın acısını kalbimden atamadım
İnan bana birtanem, seni unutamadım.
Zâr etme ey vîran gönül; âdâp usul bilmen gerek
Bir imtihandan say ve gül; isyânı zûl bilmen gerek
.
.
Kim kaldı kim herdem naçâr, sabret biraz elbet geçer
Rahman Rahîm koymaz naçâr; hârında haz bulman gerek
Cihan-şümûl devletin kodu var genimizde
Bir poyraz esme ile yıkılmaz koca çınar.
Varsın yol sarpa sarsın, dağ olsun önümüzde
Yâri Allah olanın, yoldan öte yolu var.
Alevler yükselse de, sarsa da dört bir yanı
Eyer vurdum zamana aldı beni terkine
Bir solukta ulaştık bir asır ötesine...
Yıllar geride kalmış varamadım farkına
Yaşıyorum perişan; eh işte öylesine...
Vardığım bu durakta herşey bana yabancı
Aşk, bir bakışla başlar; göz görür, kalp vurulur
Takvimler sıfırlanır, yeni dünya kurulur.
Cem olur bütün tonlar, bir tek renge bürünür
Göz, her nereye baksa, hoş, tozpembe görünür.
Susturun bülbülleri! Efkârlıyım bu gece
Gözlerim sele dursun; hüzün demini aldı.
Dökeceğim dilimden dertleri hece hece
Sevdiğimi kaybettim; kaybedecek ne kaldı?
Bir kalemim, bir de ben; kaldık şimdi başbaşa
Gönül tezgâhında bir aşk dokudum
Ayaklar altında; ezen ezene...
Arif meclisinde edep okudum
Ben boyun eğdikçe üzen üzene...
Sevdâ saldı beni hâdsiz eleme
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!