Taş plak mahallede
Sözlüksüz ağız dalaşı
Soyar Mualla'yı
Balık olur kedilerin
Martıların gözlerinde
Torundan kalma bir at
Suret-i hâşa
Sırtına binildimi zifiri karanlıkları aşar
Hadi deyince
Deniz tabanına uzanır ayakları
Kanatları göğe
Düşlerle sürersin kanamalarını
O büyük nutku unutup
Son kırıntısına kadar borçlanırsın alın terini
Batı dediğin o iblislere
Atı alan güneşi zaptetmiştir çoktan
Uzun süredir yoğunluğunu atamadı bulutlar
Şaşkın ve de savruk
Ha asıldı ha asılacak ucundan bir tırtıl
Büzülüp uzuyor inadı
Ustamın külhanında
Yıldız savaşları
Kıvılcımı körükler
Teneke çalar ustam
Börtü böcek karıncalar
Şiiri toprak bildim
Dilde güzelledim onu
Sürüp ekine durdum
Şiiri dünyam bildim
Güneşim bildim onu
Işık ağzıyla sevdim seni, kalyonumda sesli harfler
Tenimin kanayan diliyle sevdim seni
Yüklerken suç ve cezayı yoksul gecelerin kasıklarına
Ezana beş kala kıldım seni kaçamak nafilelerle
Kuş uçmaz kervan geçmez kıyam ağzıyla sevdim seni
Kumunu kumsalını kavuran çıkmazınla
BEYAZ SAYFA AÇALIM
Geçmişe bir beyaz sayfa çekersin
Yazarsın duygusal bir dökülüşü
Üzerine giydiğin dizeler tertemiz
Dibe çökmüş tortusu, üstündeki su
Gölgeleri yırtmaçlı kuşluk vakti balkonda
Gülizar'ım ipek giymiş, açılmış düğmeleri
Az biraz okşasam mı, öpsem mi, koklasam mı
Külhanda kül savurur, şimdi sızlanmalarım
Ten mi tinin yongası, yoksa tin mi aykırı
İçimdeki üstatlar
Kimi yağmur yüklüdür
Kimi rüzgâr tipi kar
İçimdeki üstatlar
Bazen mavi giyinir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!