masum bir kedere yaslanmak üzereyken
bu çağrı da neyin nesi
evinde konuk bile etmedin beni
bak salonunda bordo bir mum
bordo mu siyah mı onu da bilmiyorum
geceleri ağlıyorlar şamdan kenarlarından
pencerenden ay tozu girmiş içeri süpüreyim deme sakın
sonra kahve dedin köpüğü telvesi dedin
yaşım otuz dört daha genççeyim
bildiğim bu şehrin köpüklü tuzaklarında
aşkın balık sürüsü gibi tos tomar çekiliyor olması dalyanlara
ne sabahlara mayalandı gözlerimiz
ne de geceyi emdik saatlerin tik takından
bir çarşamba günü cümbüşü hançer
hüzzam bir şarkı gibi estik geçtik
gözlerim yangın yeri gözlerim mahşer
senin gözlerinden birkaç satır eksik
akşamlarım artık miğferli sen uyurken
uyurken diyorum gözlerini üflüyorsun bulutlara
dönüp dolaşıp bana geliyorlar yankılı dumanlar gibi
ve küstah sokak lambaları gölgeli siyah
başlarını eğip boyunlarından selam veriyorlar içten içe sırıtarak
sisli asfalt kokusunu duymamaya çalışırken
odalarıma dönüş yollarımda
bir de saçların takılıyor aklıma olur olmaz fırça mıyım ben
ama bir türlü örtemiyorum kulaklarımı ne diyeyim
rüzgarı ‘unutuyorum’ hep senin adını esiyorlar
apartman aralarından
gözaltlarım oldu halka halka sorguya çekildik
kıydılar bana bir kasım sabahıydı
araya araya vurdular
iki kaşım ortası buldular
gülüşün bahar saçması resim miydi
adımızı bir sokağa verdiler
kutalmış tonyukuk yılmaz 20ocak2007 samsun
Kutalmış Tonyukuk YılmazKayıt Tarihi : 22.1.2007 01:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
seslendirmeye çalıştım
TÜM YORUMLAR (8)