Yıl 2000..3 Ekim sabahı
Uzun bir zaman sonra ilk defa Türkiyeye geldim..
İzmirde havaalanından Karşıyakaya kadar olan yolculuğumda
içim bir tuhaf oldu..
Vatanımdaydım..
Almanyanın,Avrupanın insani olmayan bir yığın olaylarını geride bırakmıştım..
İzmirin mis kokulu deniz havasıydı artık soluduğum..
Yaptığım ilk iş ise,Karşıyaka sahilden karşı tarafı,
Konağı,Göztepeyi,o ışıl ışıl,sulara düşen ışıkları seyretmekti..
Şüphesiz ki,Cennetteydim..
Dünyada bir Cennet varsa,burası olmalıydı..
Oysa,birkaç saat sonra gün ağarınca ne yazık i Cennetim kayboldu
Balkondan aşağıya baktığımda,
hayatımda ilk defa çöp kovalarını karıştıran insanları gördüm
Ve,İzmirde gördüm
Aklımı şaşırıyorum sandım...
Böyle birşeyin olabileceğini düşünemezdim bile..
İlk aklıma gelen,
Türkiyeye davet ettiğim alman arkadaşlarım,
ve bu durumu görürlerse duyacağım utanç oldu..
Az sonra ise kendimden utandım..
Bir insanın çöp kovalarında birşeyler araması,
ancak onun başka geçim kaynağı olmamasındandır diye düşündüm..
Sorun neydi? ?
Acaba çöp kovalarını birşeyler bulmak umuduyla karıştıranlar,
bundan zevkmi alıyorlardı
Elbette,hayır..
O zaman neden? ?
Ve, karşıma yine bildik hastalığımız çıktı..
Asker yetiştirmekle dünyaca meşhur Türk milletinin,
politikacı yetiştirememe hastalığı
........................................
Toplum bireylerden oluşur..
Çalışıp vergilerini ödeyen bireyler..
Devlet olarak düzenli vergilerini alırsın toplumdan..
Peki,verdiğin? ?
Nedir? ?
Eskiye oranla çok daha büyük,çok daha modern çöp kovaları? ?
.........................................
İnsan,yemek ister,ekmek ister,başını sokacak bir ev ister..
Çocukları okulda her gördüğünü ister,
Belki de marka olsun ister
.........................................
Sen idare etsende çileye dayanıklı ruhunla,
çocuğa yok diyemezsin..
Küçücük dünyasında,yokluğu anlayamaz..
.........................................
Ve, dönersin yüzünü Ankaraya,
Anıttepede yatan o muhterem zata,Mustafa Kemale;
Atam,neden gittin,neden bizi bunlara emanet ettin diye sorarsın..
Sonra bakışların biraz aşağıya kayar
meclisi görürsün;
Bakandan,Vekilden vazgeçtik,
emrinde dört makam arabası olan özel kalem müdürlerini görürsün
Ve,sorarsın;
Hangi parayla aldınız bunları ağalar? ?
Cevabı gelir;
Senin ödediğin vergilerle
Tekrar sorarsın saf saf;
Benim çocuklarım aç yatarken hiç utanmadınızmı? ?
Cevabı gelir;
Utanmak? ? O nasıl bir duygu? ? Anlamı? ?
........................................
Ve,kelimelerin boğazında düğümlenir kalır
Bu düzende vatandaş olduğuna,belki de olamadığına isyan edersin
Ev kirasını ödeyemediği için ev sahibi tarafından sokağa atılan,
5 çocuklu,zavallı genç kadını düşünüp,
belki de,kendi haline bile şükredersin
Ve dersin ki; Allahım sana şükürler olsun,
bendende daha kötüleri varmış,şükürler olsun verdiklerine..
Hem bize,hemde onlara,yardımlarını asla esirgeme
Bu şükür doğrudur,
bu şükür güzeldir..
Sonsuzlukları yaratan bÜyük Allah,elbette duyar
Peki,ya senin içinden çıkıp,iliğini emenler? ?
Sen çöp kovalarını karıştırırken,saltanat sürenler? ?
Sen doktora gitmek için,yeşilkart denen aşağılayıcı bir olayın peşinde dolanırken,
Amerikalar da,senin paranla muayene,ameliyat olanlar!
......................................
Çocuğun okulda,arkadaşlarının ayaklarında olan,bir marka ayakkabı görmüştür..
Alamazsın,çünkü maddi imkanın yoktur..
Bir yandan çocuğun belki de sana darılırken,
diğer yandan sen kendini yiyip bitirirsin çaresizlik içinde
Ve,aklına neler gelir? ?
Askere gitmemiş saltanat çocuklarının hanları,hamamları,gemileri
......................................
Ve,sen yaşarsın
Adın yıllar öncesi zaten konmuştur;
Yaşar Yaşamaz diye nüfus kütüğüne kaydın yapılmıştır
Sokaklarda yağmur,çamur demeden dolaşarak sattığın,üç kuruş bırakan simitin yanında,
Apartman pencerelerine,acaba eski gazete veren biri çıkarmı? ? diye bakarsın..
O gazete tomarlarını,simit sepetinle beraber,
kolların kopana dek taşır ve kilo hesabıyla satarsın..
Cebinde,üç kuruşun daha olmuştur
Fakat simitten kazandığın parayla,
eski gazete parasını toplarsın;
Oğlanın istediği marka ayakkabının bağcığı bile etmez
......................................
Ve,sen yaşarsın..
Yaşar Yaşamazım,vatandaşım,Türkiye vatandaşım
......................................
Yıllar öncesinin papatyaları,
artık sultan olup saltanatlarına saltanat katmışlardır..
Büyük şehirlerin her yanında,onlara ait olan,
yüzlerce konuttan oluşan inşaat alanlarının önünden geçersin
Hani,Ola ki,bir işçi acıkmıştır,belki senden bir simit alır diye
Ve,kahredersin kadersizliğine..
Aklına zavallı annen gelir..
Bilinçsizce söylenirsin; Anne,beni niye doğurdun? ?
Sonra,o Aziz hatıraya yaptığın saygısızlığı düşünüp utanırsın kendinden
Toprakların altına girip,elini öpesin gelir af etsin diye
Seni dünyaya getiren,canından çok seven Aziz varlığı,Anneyi
Annedir,seni seven,seninle ağlayıp,seninle gülen
Ve,onun yokluğunda,
umut bağladığın bütün kapılar acımasızca kapanmıştır yüzüne..
.....................................
Askerde ki günlerini hatırlarsın aniden..
Kışın acımasız soğuklarında,
dağbaşı nöbetlerinde ayakları donan ve kesilen arkadaşların gelir aklına
Sıcaklarda ise beynini kavuran güneydoğuyu hatırlarsın..
Ve,saltanat tayfası
Askerlik bilmez onların çocukları dersin kendi kendine
Beynin durmuştur sanki
......................................
Geçen gün tren istasyonuna yatağını serip yatan aileyi düşünürsün..
Millet yanlarından gelip geçerken,
ayazda,dört bir yanı açık ufak tren istasyonunda yatan anne babayı
ve 3 küçük çocuğu düşünürsün
Ve,Günahınız ne sizin kardeşim? ? diye sorarsın
Derken Mahzuni Şerif gelir aklına;
Ankarada dayınmı var,
Mamudo kurban niye doğdun
Sen Mahzuniye rahmetler yollarken
omuzuna bir el dokunur;
Oğlundur karşında ki;
Baba benim NIKE ayakkabımı ne zaman alacaksın? ? ? ? ?
6.Mart.2009..İzmir
Ali Efeoğlu
Sokağımızın fedakar simitçisine.....
Ali EfeoğluKayıt Tarihi : 3.2.2011 17:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!