Kızıl örtüsünü asmış tan
Dev kalabalığın sessizliği ne?
Eller göğüste duada evren
Nefesi dikenli soluyan güller!
Kanayan damarların rengi ne?
Al hilalim sarmalamış sımsıcak
Bir devran göçüyor bir devran
Ey kara toprağım…
Eğil kucak aç.
Sarı saçlarında kıvılcım ateşi
Tarihi imparatorluğun külleri nar
Doğum sancılarının ey azametli güneşi!
Esrarengiz esintisinde parlar özgürlüğün
Taç takar yıldızsız geceye bandırma vapurunun şöhreti
Boyar mücevher taşı mührü gözlerin
Denizleri rengine.
Tanrının buyruğudur
Hangi kudret engel olabilir doğurmuşsa güneşi bir kere
Elbet gebedir karanlığa ölüm
Alabora dalgasında Karadeniz ne çare çırpınışlar
Çığlık çığlığa kol kanat martılar
Bir devrin batışı müjdelenirken
Kutsanırken doğumu istiklalin.
Efsanelerin aşkı yâr devleşe dursun
Doğumu gibidir ölümleri de
Dokuzu beş geçeye kurulmuş fersah fersah sancısı
Son nefes ölümsüzlüğüne dokunuş
Hüznü selamlığı sabaha giydirirken
Okunur matemi güneşin.
Titreyen ruhumun sönmez ülküsü
İşte bir on kasım sabahı dokuzu beş geçe
Yoksun kaldı güneşinden son ülküm
Gam yükü yalnızlığımıza akan zamandan
Devrimleri ışığında yorgun düşmüş
Mürşidi aydınlığımız.
Karılalım ruhunla al kanatların altında
Ey şanlı sancağım izin ver
Tatmayalım yoksunluğu hürriyet
Vurulalım şafağından…
Dar gelmesin makberi ölüm.
Müslüm Bayram
Kayıt Tarihi : 8.11.2023 14:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!