Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı,
Bir kûşede târumâr kaldı.
Bunca yıl yaşadım
Elime ne geçtiyse yitirdim
Biraz daha yaşayacağım
Yalnız bir şey biriktirdim
Bir bakış, bir görüş, bir duyu, bir düşünce
Devamını Oku
Elime ne geçtiyse yitirdim
Biraz daha yaşayacağım
Yalnız bir şey biriktirdim
Bir bakış, bir görüş, bir duyu, bir düşünce
kutlarım ustaya saygı ile güzel şiir
Değerli gönül insanları,başka bir siteden aldım bu şiiri.ilk kısımları aynı sonra değişiyor.Açıklaması ile birlikte asıyorum.
Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zar kaldı.
Şimdi buradaydı, gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim, o hâksâr kaldı,
Bir gûşede târmâr kaldı;
Bakî o enîs-i dilden, eyvan!
Beyrut'ta bir mezar kaldı.
Makber, sonudur dakâyıkın bu,
Bir sırr-ı garibi Hâlık'ın bu.
Bir nur ki meyledince hâba,
İnmekte şu bir yığın türaba.
En yükseğidir şevâhıkın bu,
En müdhişidir hakâyıkın bu.
Bedbaht, o hakikat anlaşılmaz,
Sânın bu, cihanda lâyıkın bu.
Gitti nazarımdan, âh gitti...
Bî-maksad ü bî-günâh gitti.
Her ferd, cihanda birdir amma,
Bir dâne değildir, öyle -hâşâ-
Bir dâne idi o mâh, gitti,
Aylarca olup tebâh gitti.
Görsem yeridir seni karanlık,
Nurum benim ey İlâh, gitti!
Abdülhak Hami Tarhan
Günümüz Türkçesiyle:
1.Eyvah ne yer ne yar kaldı; gönlüm acı ve iniltiler içinde kaldı.
2.Şimdi buradaydı, gitti elden; ezelden gelip, ebede gitti.
3.Ben gittim; o kara toprak içinde kaldı.
4.Eyvah, o gönül yoldaşından geriye, Beyrut'ta bir mezar kaldı.
5.Kabir... Bu ince düşüncelerin son noktasıdır. Yaradanın, anlaşılmayan bir sırrıdır.
6.Bir nur ki uykuya yönelince, şu bir yığın toprağın üzerine inmektedir.
7.Bu yüksekliklerin en yükseğidir ve hakikatlerin en müthiş olanıdır.
8.Ey bedbaht insanoğlu, sen bu hakikati anlayamazsın. Dün*yadaki sınırın, değerin budur.
9.Gitti gözlerimin önünden, ah gitti; amaçsız, günahsız bir şekilde çekip gitti.
10.Her insan cihanda bir tanedir; ama -hâşâ- onun gibi bir tane olan yoktur.
11.O ay bir tane idi, gitti, aylarca hasta yattıktan sonra gitti.
12.Ey İlah, benim nurum artık gitti, şimdi karanlıklar içinde kalsam yeridir.
13.Bir köşede darmadağınık bir halde kaldı.
Okuduğunuz metin, Abdülhak Hamit'in tamamı 295 bent olan Makber isimli kitabından alınmıştır. Şair, bu eseri veremden ölen ilk karısı Fatma Hanımın ölümüüzerine yazmıştır. Ha*mit, Hindistan'ın Bombay şehrinde başkonsolos olduğu sırada hastalığışiddetlenen Fatma Hanım, tedavi için Türkiye'ye geti*rilirken 1885'te Beyrut'ta ölmüş ve oraya defnedilmiştir.
Şair, bu şiirinde bir taraftan çok sevdiği karısını kaybetmenin derin üzüntüsünü dile getirirken, diğer taraftan ölümün ''ince*liklerin sonu'', ''Hakkın garip bir sırrı'', ''zirvelerin en yükseği'', ''hakikatlerin en müthişi'' olduğunu söylüyor, insanoğlunun ölüm karşısındaki acizliğini haykırıyor.
Makber şiiri, içerik yönünden olduğu kadar şekil bakımın*dan da klasik şiirden farklıözellikler taşır. Şiir, her biri sekiz dizeden meydana gelen bentlerden oluşmaktadır. Bu, klasik Türk şiirinde görülmeyen bir şekildir. Şiirin kafiyelenişi şöyledir: Birinci, ikinci, beşinci, altıncı ve sekizinci dizeler birbiriyle kafi*yelidir. Üçüncü dize de, dördüncü dize ile kafiyelidir. Yedinci di*ze ise serbesttir. Şiirin kafiye şeması,
--a
--a
--b
--b
--a
--a
--x (serbest)
--a şeklindedir.
Bu nazım şekline ottova rima adı verilmektedir. Önce İtalyan, sonra Fransız edebiyatında kullanılmış, oradan da Türk edebi*yatına geçmiştir. Batı edebiyatındaki kafiye şeması, a b a b a b c c şeklindedir. Türk şiirinde ise farklı biçimleri kullanılmıştır. Lirik şiirleri söylemeye daha uygun olan bu nazım şeklini edebiyatımızda en çok Abdülhak Hamit kullanmıştır.
Şiir şekil yönünden yeni olsa da kullanılan ölçü yönüyle eskiye bağlıdır. Şiirde aruz ölçüsünün
Mef'ûlü mefâ'îlün feûlün
- -./. - - / . - -
kalıbı kullanılmıştır.
şiirin ilk iki kıtası güzel...
fakat sonraki kıtalarında bir ahenk yakalayamadım.sanki değişik zaman aralığında yazılmış gibi geldi bana.
Giden dönse; dedem döner di ey şair! Oradan geri dönüşün olmadığını şimdi sende anlamışsındır.
'ESKİ HAL MUHAL, YA YENİ HAL, YA DA; İZMİHLAL!'
Herkese hayırlı çalışmalar.
Aruz vezninde yazılmış güzel bir şiir
Tefilesi mefUlü meAİlü mefAil
Ama orijinali değil, çünkü hatalar var şiirde
.
Bir köşede tarumar kaldı,- 'köşede' kelimesinde imale var
Nerde arayayım o dil rübayı, - burda 'arayayım' değil, vezin gereği 'arayım' olmalı
Kimden sorayım bi-nevayı? - burda 'sorayım'dan sonra bir hece eksik, bence 'o' olmalı
Derler ki unut o aşnayı, -'aşnayı' değil, vezin gereği 'aşinayı' olmalı
Sür'atle nasıl da değişti halim,- burda 'da' fazla olmuş
.
Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber? -burda 'ey' fazla omuş
Teşekkürler seçkiye
Batıyı sevenlerin bu batıseveri anlamayışları , yadırgamaları bana çok yanlış geliyor...İçkiseverler de buna dahil...Zamanında uzun süre ŞÂİRİ ÂZAM olarak anılmış , kalplerde yer etmiş bir şahsın böyle unutulup gidişi tuhaf...Sevgi ise sevgi , aşksa aşk; bu da bazı şairler gibi peşpeşe kadın sevmiş,daldan dala konmuş,,,LÜSYEN hanımı da sevdasına eklemiş...Gitmiş...
Makber ilk sevgisine karşılık yazılmış duygulu bir şiir...Karısı hakkında...
Rahmet diliyoruz...Şiiri hâlâ güzel emsalsiz duygular içermekte...
Şiir güzel.Zenci sevgili seçmesi de anlamlı.
Ben beğendim yani.
Alıntı bir hikaye okudum çok anlamlı.
paylaşalım istedim.Buyrun efendim.
İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızla tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar. Saatler sonra yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyuluyorlar sonunda tepenin üstündeki görkemli İnka tapınaklarına geliyorlar. Arkeologlardan biri yaşlı rehbere soruyor 'hiç anlayamadım niye yolun ortasında oturup saatlerce yok yere bekledik? ' Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki; 'Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik...'
Niye içimiz de hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığımızı niye mutlu olmayı beceremediğimizi niye kendimiz olmayı başaramadığımızı ve 'niye' ile başlayan daha bir dolu sorunun cevabını açıkça veriyor. Inkalar'ın yaşlı torunu. Çünkü kimilerimiz bu aptal hayat içinde o kadar hızla yol alıyoruz ki ruhumuz çok arkada kalıyor hatta onu nerelerde unuttuğumuzu bile hatırlayamıyoruz.... Herkes bir arayış içinde ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor. Sanıyoruz ki çok paramız sürekli yükselen bir kariyerimiz bahçeli bir evimiz spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız. Evet kimi zaman bunlara sahip oluyoruz ama ruhumuz yanımızda olmadan…
hayatımdaki bütün şe'leri se ve çe leri de ce yaptım bu aralar..
Asaf baba kalbimi bilir..
Fenerbahceliler kusura bakmasın Sinyali ustam
naci bey..elbette copy paste nin azizliğidir ama samandıra denilince fenerbahçe geliyor akla..onun babası da aziz başkan
oysa asaf halet'in doğup büyüdüğü o meşhur 16 odalı selim i salisin köşkünün havuzundaki şamandırayı anlatıyor sanırım burada asaf halet
s ve ş arasında ne kadar uzaklık oluyor bazan....sin, şın'a girdiğinde benim esrarım anlaşılacaktır demiş malum endülüslü muhyiddin...Boşa değil demek ki sin ile şın arasındaki fark..
saygılar
şiirler biraz da çaktırma işi değilmidir?
şiiri okuyunca aklınıza ne çaktırmışsa odur şiir..
çakar çakmaz çakan şiir..
bu şiirin bir de oposit'i var..onu da Asaf Halet Çelebi yazmıştır..
yazda mı yazmıştır kışta mı...bilinmez..
Samandıra Baba / Asaf Halet Çelebi
yaramaz kız bahçeye gelecek
benimle oynayacak
samandıra babacığım
ona bütün oyuncaklarımı versem
ve bütün nedirciklerimi
kertenkeleler kaçacak
ve biz güneşten saklanacağız
çok yaprakların altına
samandıra babacığım
çok uslu oturacağım
yaramaz kız gelecek diye
Bu şiir ile ilgili 61 tane yorum bulunmakta