Bir Şairin Formasyonu Nasıl Olmalıdır? -3-
1- ŞAİR ne kadar bağımsızdır?
2- ŞAİR ne kadar bağımsız olabilir?
Bu iki sorunun cevabını vermeye çalışmadan önce, ŞAİR kendisinin ne kadar bağımlılıkla kuşanmış olduğunu iyi analiz etmelidir.
Ailemiz, kültürümüz, geleneklerimiz bütün bunlarla birlikte bize eğitimimiz ve yetiştirilme tarzımızla birlikte bizler çoğunlukla içinde yaşadığımız toplumun bir “parça”sıyızdır; ve bir “parça” olduğumuz içindir ki, bu saydığımız unsurlar bizi bir bütüne –yani topluma- aşılar.
Bu durumda bütünün bir parçası olarak toplumun beklentileri bile bazen üzerimizde bir baskı yaratır. Sadece üzerimizde bir baskı var ise bile, demek ki şair bağımsız değildir –bir baskıya bağımlıdır ya da bir baskı tarafından bağımlı kılınmıştır.
Diğer taraftan insanın sorumlulukları, duyarlılıkları ile şekillenen ve yürüyen bir ilişki ağı vardır. Toplum sürekli olarak insanları toplumsal müştereklere artan bir şekilde benzetmek ister. Adamın bir çıkar bir şiir yazar. Adamın biri de çıkar o şiiri eleştir ve der ki; “bu nasıl şair; kendi çıktığı köyü hiç yazmamış; köylülüğünden mi utanıyor”.
O eleştiriyi okuyanların bir çoğu da eleştiriyi yazanın etkisinde kalır; şairi tanımadan onu yargılar ve infaz eder.
İyi ama sürekli gelişen ve değişen bir toplumda şair içinden çıktığı o köyü nasıl yazsın; şairinin yıllar öncesinden, aklında kalan köyü ile bugünün köyü arasında bir farklılık vardır.
Şair dolayısı ile tanımadığı bir şeyi yazıp, var olmayan bir şeyi varmış gibi göstermeyi istemediği için köyünü yazmamış, iyi bildiği veya gözüne çok batan şeyi yazaraktan topluma iyilik etmiştir. Ancak bir eleştiri şairinin yanına o iyiliği kâr olarak bırakmaz.
Bir Şairin Formasyonu Nasıl Olmalıdır? -4-
Dil ve kültür zaman içinde gelişime, değişime, etkileşime ve yozlaşmaya açık iki unsurdur. toplumların ortak geçmişlerinden tarih boyunca değişik birikimlerle ve/veya kazanımlarla devam eden dil ve kültür bir anlamda bir paranın iki yüzü gibidir. Çünkü kültür dil ile taşınır, dil de taşıdığı kültürün karakteriyle biçimlenir.
Bir maden saflaştırılması gibi, kültürler de zamanın süzgecinden geçerek günümüze gelirler. Bu yüzden de şairler içinde yaşadıkları toplumun kültürüne iyi tanıdıkça, içinde yaşadığı toplumun nabzını daha iyi tutar; onların heyecanlarını veya hassasiyetlerini daha iyi kavrar; böylece dili, o dilin yaşadığı kültürün duygulanımlarına dikkat çekecek şekilde kullanır. Böylece şairin dizelerinde kelimeler bazen sözlük anlamlarından farklı ufuklara taşınır bazen duygulanımlara yeni anlamlarla tercüman olur; bazen de bilinen bir duygu[nun] ifadesini dilin kendi literatürü içindeki ifadesi ile değil, ama daha estetik bir ifadeyle buluşturup anlamlandırır.
Şair, kelimeleri öyle kullanır ki, bazen insanların kendi duygularını keşfetmesine, bazen insanların isimlendiremedikleri ifadeleri tanımlamalarına, bazen insanların düşünmedikleri ve/veya hayal edemedikleri şeyleri düşünmelerine, bazen bir gerçeğe “diğerinin” gözüyle bakabilmelerine, bazen de bir şeye farklı açılardan bakabilmeye hizmet etmiş olurlar.
Ancak şu gerçeği de gözden kaçırmamak lazım: ne kadar farklı dil ve kültür olursa olsun insan ihtiyaçları temelde aynıdır (beslenmek, sağlık, anlaşılmak gibi) . Şairler, dili, dilin ötesine geçerek kullandıkları içindir ki evrensel bir kimlik taşırlar. Onlar kendi toplumlarının 'malı' olduğu halde düşünsel boyutta evrensel olarak benimsenmişlerdir.
İlhan KeskinözKayıt Tarihi : 22.2.2007 07:25:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İlhan Keskinöz](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/02/22/makale-3-duzyazi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!