Yoldaş ol bana
Yüksek bir tepeden
Orman perilerini izleyelim
Usul usul taraçalarında gezinelim
Sonsuz rüyanın
Farkında mısın?
Soğuktu sesin, yüzün,
Dokundum, üşüdüm.
Oysa aylardan Nisandı.
Bu aralar fırtınaya teslim yaşadığım kent...
Sen Peri Bacalarında
Öğle vaktini yitirdiği zaman
Gölgeler sarktı duvardan
Büyük bir sır fısıldadı
Eski taş sokaklardan
Tenime kondu yabancı bir rüzgar
Kara gece naylon bir örtü gibi
Serildi üzerime
Sürgün kalbime kırbaç vuruldu
Korkak eller unuttu sırma dokunuşları
Eski dağlar yoruldu, köhneleşti,
İç çekişlerle savaştı zaman.
Bir gün daha geçti bin ay gibi
Değişti mevsim
Tadım yok , sesin yok
Gölgen bir vahşi bir doru gibi
Dört nala sürükledi beni birbaşınılığa
Etme, tüketme nergisleri
Telli bir sigara sarıp
Soğuğa aldırış etmeden
Kahkahaları gölgelere gizleyip
Tüm yetimligimle
Tüm birbaşınalığımla
Ölesiye susmak uzun uzun
Güneş batmış, ufuklar karanlık
Gözlerim yorgun, dudaklarım susuz
Boşuna çırpınıyoruz, elimizde ne varsa
Bırakmalı artık, tutmaya ne gerek var?
Düşlerin ateşi sönük
Yolları dikenlerle dolu
Bir tüy gibi hafif göklerden süzülen aydınlık
Sonsuz bir yolculuğun derin sularında yüzerken ruhum
Ufalanmış düşleri kıyıya götürdüm gizlice
Yalın ayak yürüdüm nefesim kesilircesine
Nefsinin özgürlüğüne sarılarak
Sağır bir sessizlik çökmüş sokaklara
Hasadı yitirilen tarlalarda çığlıklar
Devlerle cücelerin dansı son bulmuş
Tanrıdan ödünç alınan zamanlar
Tükenmenin arifesinde
Yorgun ilk nefesin cılız haykırışları yankılanıyor
Bulutlar parça parça
Elemli bir gün batımı
Kızıllığı yok eden
Kırmızı mızraklar saplanmış göğe
Aklım uçsuz bucaksız göçmen kuşları gibi
Gidiyor güneş ülkesine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!