(Zafere az kaldı)
Ey vah! Ey vah; İnsanlık, yinemi Kan?
Bak hele, yanıyor Doğu Türkistan…
Zalim pençesinde, tutsak Müslüman;
Gözyaşlarımız, yine Kan yine Kan…
Dosttan ok darbesi, incitmez canı
İsterse uzatsın, zehir fincanı
Acı söyler amma, kırmaz insanı
Dar günde görülür, dostunun şanı
Güzel günlerin, dostunu anma
Rüyamda: gezdim, geçen iklimlerde
Bir deniz gördüm, inci var dibinde
Yeşil sahilde kum, yerli yerinde
Dalgıçlar küstah, inci yok sahilde
Suyun rengi bozuk, tadı değişmiş
Bir ses duyuluyor, evrenin ufuklarında
Duyulunca! Susar, bütün sesler endamında
Bütün kainat suskun, bu sesin kıvamında
Yankısı: Onsekizbin alemin semasında
Bu duyulan ses; insanların avazı değil
İstanbul, İstanbul sen güzel şehir İstanbul
Ne istersen hep onda bul, İstanbul, İstanbul
Gönüllere giden yol, yeryüzüne düşen gül
Kâinatın kalbinde, açan şehir İstanbul
Fetihlerin sembolu; Fatihlerin aşkısın sen
Ömür mermisi: zaman namlusunda
Bir görünmez hedef durur nişanda
Günün, doğuşunda ve batışında
Dolma fişek gibi, hedef hattında
Bir silah bulalım, hedefi mutlak
Günahkârın: her nefesi, bin ateş tutuşturur;
Zalimin: bir bakışı, sayısız ocak söndürür…
Ol! Âleminden,
Döl, mahalline,
Seni getiren kim?
Ana vatandan,
Asıl vatana,
Bir kuş pençesinde idi, ilk toprak
Fakat: şimdi, dört bir yanı çok uzak
Beşer, üzerinde yapmış yığınak
Tutturmuşlar, bir yerine bin ocak
Şu koskoca dağlar, engin düzlükler
Kalbim: karanlık oda
Hüzünle dolu, sevda
Işık bekler, her anda
Güneş, mumdur yanında
Aşkı, Pazar eyledim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!