Oy madımak vah madımak!
Dövüne,dövüne sende ağla,
Sivas’ta yaktılar barışımızı…
Seni,beni, otuzyedi bedeni.
Ey Ay yansın,Güneş sönesin,
Duyan,duymayanlar gelsin;
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Ben bu yobazların yaptığına cehalet diyemeyeceğim.Çünkü çıkarları gereği bu katliamı yapmaları gerekti.Mesele daha evvel de yaptıkları gibi halkları karşıkarşıya getirmek.Onları birbirine kırdırmak.Bu amaçlarına genelde muvaffak oldular da....Ne yazık ki çok saf ve cahil bir milletiz.Yani cahil yüzdemiz hayli fazla.Çok çabuk dolmuşa bineriz.Öyle olmasak zaten bu durumda olmazdık.İşte halkın bu yanını bilen uyanık yobazlar;ortalığı karıştırıp aradan çekilirler.Onlara bir şey olmaz.Tıpkı bir kimyasal birleşimdeki katalizör gibidirler.Ortalığı birbirine katıp,kendileri sağlam çıkarlar....Ama halk yavaş yavaş uyanıyor...Onları yaktıkları ateşte yakacaklar birgün....Uzak değil................
.................................
Halkım nerde kaldı bütün yeminler
Sırtından vuranı tez unutursun
Allah'tan revâ mı bunca yiğitler
Denizde boğulup karaya vursun
Sorsan sözde imanlılar-dinliler
Halktan yana nefretliler-kinliler
Ortaçağdan örümcek beyinliler
Sivas'ta canları yakıp kavursun
Göktepe'yi döverek öldürdüler
Aksoy'a, Üçok'a tuzak kurdular
Turan Dursun'u kahpece vurdular
Katilleri bilen varsa buyursun
Bitmemeli aydınların kavgası
Kapanmadan Uğur Mumcu yarası
Hani ne oldu ''Susurluk Davası''
Varsın o da orda küllenedursun
.......................
...................selamlarımla
O kara günü dün gibi hatırlıyorum.Bunu yapanların İnsan olabileceğini düşünmüyor ve kınıyorum.duyarlı yüreğinizi kutlar Paylaşımınız için çok teşekkür ederim........saygılarımla.
37 canı sıvatsa yakan ve işbirlikçilerini lanetliyorum evet onlar yüreklerimizde
Güneşe gömüldüler
Duyarlı yüreğinizi kutluyorum duygusal şiirinizi beğeniyle okudum paylaşımınıza teşekkürler
Sevgi saygılar
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
İki temmuzda sivasda madımak otelindeyiz
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
Bu utancı göğsümüzde taşıyan birer deliyiz
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
Karanlıkların kıralı bak sivasa temeli attı
Namuslu aydınlarımı sivasta ateşte yaktı
Cehaletin bacasından utancın külleri kalktı
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
Ağzına susturucu takılan şu sorumlular
Ne tarih affeder bunu nede yakılan insanlar
Madalya diye göğsünde bu utancı taşıyanlar
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
Dürülmüştü defterleri görüldükleri yerde
Dost Şeref’im şu insanlık ucuzlamış perakende
Yan yattı demokrasimiz insan hakları nerede
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
30/06/2009
Dost Şeref
BU GÜZEL ŞİİRİ PAYLAŞIMIN İÇİN TEŞEKÜR EDERİM ELİNE SAĞLIK ÜSTAD SAYGILARIMLA
Unutulamaz bir kara lekedir.
Hüznü, yüreklerde derindedir.
Sayin Cobanoglu bir yere kacmak yok,bu memleket bizim,hepimizin.Yakilan bedenler özgürlügün selaleri olacakdir,onlar kendi kazdigi cukura kendileri düsecektir.Eserinizi kutlarim haddim olmadan müsadenizle dün yazdigim ' Özgürlügün Selaleleri ' adli siirimi eklemek istiyorum.Basariniz daim olsun,esen kalin,sevgi ve saygi ile Talat Özgen
Özgürlügün Selaleleri
Ben varsam var o
Ben yoksam yok o
Yokmu ki su düsünce
Bilemem nelere gebe
Bir fikir atar ortaya
Kendiside inanir sonra
Cik cikabilirsen icinden
Kurtulmak zordur esaretinden
Masum görünür
Nice ocaklar söndürmüstür
Insanligin en büyük silahi
Özler iken orta cagi
Celiskilerle dolu
Soramassin bir soru
Süphesi bile tehlikeli
Tutmassan eger dilini
Adin cikar kafire
Idam edilmissindir coktan beyinlerde
Ates ile yakilan bedenler
Olurlar özgürlüge selaleler
(Berlin,01.07.2009)
Talat Özgen
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Memonun yüreği coştu ha coştu
Acılarla yanıp göklere uçtu....Yüreğinize salık Memhmet kardeş...
36 MEŞALE
Yanar oylum oylum yüreklerimiz
Her biriniz
birer hançer gibi saplandınız
iğrenç göğsüne karanlığın.
Serdi ortaya ışıklı gözleriniz
Tarihin
en eski, en derin
delhizlerinde palazlanan
cardın suratını yobazlığın.
Yukseldi göklere
birer kanlı bayrak gibi
ölümsüz anılarınız,
Her biriniz dostlar
birer güneşisiniz
sökün edip gelen aydınlığın.
Mehmet Sarı
Madımak Oteli Katliamının üzerinden 16 yıl geçti. Katliamcıların zihniyeti yönetiyor bizi şimdi. Neden? Bir olmayı başardılar çünkü. Ve çünkü bizim bir olmayı başaramamamız güç verdi onlara. Demokratik güçlerin birliğini sağlayamadığımız için ipleri ellerine verdik. Bölük pörçük güçlere inanmıyor halk. Doğruyu bilmek yetmiyor dostum. Doğruyu uzlaşmalarda örgütleyemeyince sonuca varılamaz. 68 ve 78 kuşakları şimdi nerede? Kimisi dincilerin, kimisi liberallerin, kimisi ırkçılık ve etnikçiliğin kuyruğunda at sineği gibi yaşamakta... Kimisi sefilliğin, seviyesizliği (lümpen) kıskacında... Kimisi alkolün pençesine bırakmış umutlarını. İyi niyetli olanlarsa küçük örgütlerin ya da dar grupların penceresinden birbirlerine parmak sallamakta hâlâ… Birileri ideolojiyi dogmalaştırmış, birileri yayılmacılığın yörüngesinde pervane...
Ülke ve dünya koşullarını göz ardı etmeden; dünyaya, emek penceresinden bakmamız gerektiğini de unutmadan; asgari ortaklıklarda örgütlenmenin kaçınılmaz olduğunu unutmamalıyız. Böylesi bir örgütlenme eylemini, TBMM'ne taşımak için özverili davranışlar geliştirmek de koşuldur. Bu anlayışı Meclise taşıyacak trene binmekten kaçınmamalıyız. Bu trendeki yolculuk, sonsuza dek sürmeyecek elbette. Ne zaman inilmesi gerektiğini de iyi hesaplamak gerekir. Ya da bu treni, gerçek bir emekçi trenine dönüştürme yolları bulunmalı. O zaman, inmek zorunda da kalınmayacaktır. Devrim şehitlerinin yıldönümlerini beklemek, hiçbir şeyi çözmeyecektir. O şehitlerin açtığı yolun ucunu bırakmamalıyız. Ve daha iyi araçlar bulmalıyız aydınlatmak için.
*******
Ben de Madımak katliamını işleyen bir şiir yazmak istedim yıllarca. Korkularım yüzünden yazamadım. Korkum, hoyrat güçlere ilişkin değil elbet... Yakışır bir şiir yazamamaktan korktum hep. Bu korkumu yendiğimde, yazacağım mutlaka.
Yüreğin ve kalemin susmasın.
İNSANLIK AYBI NEDENİR.....
SİVAS KATLİAMI....
SİVAS MADIMAK OLAYI
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin kuşatılıp yakılması ve dolayısıyla şehirde bulunan 33 Alevi yazar, ozan ve aydının ve iki otel çalışanının yakılarak hayatlarını kaybetmesi, oteli ateşe verenlerden de ikisinin de ölmesiyle sonuçlanan olaylar zinciridir.
Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında etkinliklerin bir bölümünün de Pir Sultan Abdal’ın sazının çalındığı Sivas şehir merkezinde yapılması öngörülmüştü. Bu kapsamda pek çok aydının yanı sıra Aziz Nesin bu etkinlik nedeniyle dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente gelmişti.
2 Temmuz 1993 günü organize biçimde öğle saatlerinde Paşa ve Meydan camilerinde çıkan gruplar önce etkinliklerin yapıldığı Kültür Merkezi’ne ulaşarak, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etti. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi.
Hızını alamayan ve sayısı yaklaşık 10.000'e ulaşan grup, Kültür Merkezi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na geldi. Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti. Grubun sayısı akşam saatlerinde 20.000'e yaklaştı. Grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı bunun sonucunda taşlanarak camları kırılan Madımak oteli tutuşturulan perdeler ve alt katta bulunan eşyalarla birlikte yakıldı. Otele sığınmış olan aydınlardan, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen,Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin'in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin,merdiven trabzasındaki görevli tarafından darp edilip,merdivenden itfaiye aracı etrafında toplanan azgın kalabalığa doğru itildiği dönemin özel televizyonları tarafından belgelendi.Başından yaralanan Aziz Nesin'i linç edilmekten araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü.
Olaylar sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi ile 2 saldırgan yaşamını yitirdi. Yine olaylar sırasında Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk büstü tahrip edildi. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen ”2 günlük sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağlayabildi.
YARGI SÜRECİ
Olaydan bir gün sonra 35 kişi gözaltına alındı. Daha sonra gözaltına alınanların sayısı 190'a çıktı. Gözaltına alınan 190 kişiden 124'ü hakkında 'laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma' suçlamasıyla dava açıldı,[1] geri kalanlar serbest bırakıldı. Kamuoyunda Sivas Davası olarak bilinen davanın ilk duruşması, Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 21 Ekim 1993 günü yapıldı. 26 Aralık 1994'te karara bağlanan dava sonucunda, 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi.
Müdahil avukatlar, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını 'taraflı, hukuka ve adalete aykırı' olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi katliamın 'Cumhuriyete, laikliğe ve demokrasiye yönelik olduğunu' belirterek Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Yargıtay'ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı.
28 Kasım 1997'de açıklanan kararda, 33 sanık Türk Ceza Yasası'nın 146/1 maddesine göre idama[2] ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezasına[1] mahkûm edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 24 Aralık 1998'de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usül noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usül eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000'de 33 sanık Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce yeniden idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında idam cezasının yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrildi.[1]
Sanıkların avukatlığını Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan üstlendi ve bakanlığı sırasında onları hapishanede ziyaret etti.[3]
Geçen bu zaman zarfı içerisinde sanık sayısı tahliyelerle 33'e düştü.[3] Olayın kilit ismi olarak nitelendirilen, dönemin Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak[1] ve Yargıtay'ın 1997'deki bozma kararından sonra firar eden 8 sanık ise halen yakalanamamıştır.[3]
Sivas Davası İstiklal Mahkemeleri sonrasında, tek bir davada, bu kadar çok idam cezasının verildiği ilk davadır.
HATATINI KAYBEDENLER
Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı
Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi
Gülender Akça - 25 yaşında
Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar
Ahmet Alan - 22 yaşında
Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci
Sehergül Ateş - 30 yaşında
Behçet Aysan - 44 yaşında, şair
Erdal Ayrancı - 35 yaşında
Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar
Belkıs Çakır - 18 yaşında
Serpil Canik - 19 yaşında
Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör
Nesimi Çimen - 67 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası
Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci
Serkan Doğan - 19 yaşında
Hasret Gültekin - 23 yaşında şair, sanatçı, şelpe tekniğinin önderi
Murat Güneş,Murat Gündüz - 22 yaşında
Gülsüm Karababa -22 yaşında
Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair
Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist
Koray Kaya - 12 yaşında
Menekşe Kaya - 17 yaşında
Handan Metin - 20 yaşında
Sait Metin - 23 yaşında
Huriye Özkan - 22 yaşında
Yeşim Özkan - 20 yaşında
Ahmet Öztürk - 21 yaşında
Ahmet Özyurt - 21 yaşında
Nurcan Şahin - 18 yaşında
Özlem Şahin - 17 yaşında
Asuman Sivri - 16 yaşında
Yasemin Sivri - 19 yaşında
Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı
İnci Türk - 22 yaşında
Kenan Yılmaz - 21 yaşında
KATLİAM ÜZERİNE ŞİİR VE BESTELENEN ŞARKILAR,TÜRKÜLER...
Edip Akbayram, Türküler Yanmaz
Ozan Emekçi, Sivas Ağıdı
Sunay Akın, Kova Kaleci
Grup Yorum, Sivas (Gün Tutuşur)
Mahzuni Şerif, Sivas Dramı
Zülfü Livaneli, Yangın Yeri
Demirhan Baylan, Bildiğin Şeyler (Yangın)
Almora, Güneşin Ozanları
Radical Noise, Çığlık
Akın Eldes, Madımak
Moğollar, Issızlığın Ortasında
Antisilence, Died On 2nd Of July
Aşık Gülabi, Sivas Madımakta Canlar
Metin - Kemal Kahraman, Renklerde Yaşamak
Ferhat Tunç, Kızılırmak Boylarında Bir Şehir
Serhad Raşa, Ey Felek
MÜZEYYEN BAŞKIR
Madem insanız, insan olmanın onuru insan olduğunu ve diğer insanlarla eşit olduğunu kabullenen her insanın taşıması ve koruması gerekir, birbirimize dinimiz,dilimiz ,ülkümüz ve milliyetimiz ne olursa olsun saygı duymamız şarttır. Eğer insanız diyorsak. Her kes kendini hangi kimlikle nitelendiriyorsa o kimlikle kabullenilmelidir. Ancak hiç bir kimse de kendi kimliğini diğer insanları yok kabul etme, ve hakaret amaçlı kullanma hakkına veya haksızlığına da sahip değildir. Hiç bir insanin, ırkın veya dinin diğer insanlardan birini,n veya bir kaçının hayat hakkına kast etme hakkı yoktur olamaz ve olmamalıdır. Yaratanın yaratılışla verdiği hakkı her kes eşit bir şekilde kullanma hakkına sahiptir. Hiç bir gurup, cemaat, tarikat, mezhep din veya birlikteliklere özel haklar verilmez ve verilmemelidir. Bu bağlanda kim kime adı sana birkikteliği ne olursa olsun bir hak gaspına girişmişse bu başbağlar da olabilir bu sivas da olab,lir bu dünyanın her hangi bir noktasında da olabilir elbette kınanmalı ve lanetlenmelidir. Kınamayan ve lanetlemeyenlerin önce insanlıklarından sonrada bağlı olduğu birlikteliğinden şüphe duymak gerekir. Tebrik ediyor ve çalışmanızı kutlıyorum.Selam ve Saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 28 tane yorum bulunmakta