Hüviyet şahidi,
“Bana gösterilen ceset
‘Hasret!’”
dedi
hayretle morg taşına bakarken.
Doğuştan
saçı kara, kaşı kara,
is sinmiş yüzüne
kapkara!
Kesin ölüm nedeni: “ Ateşte yakılma!”
Hemen yanı başımızda ikinci soğuk oda.
Yetmişlik delikanlı Asım Bezirci
sessiz
ve solgun son yolculuğunda.
Hava alabildiğine soğuk
sorumluluk
ezici.
Koku
yanık et kokusu
Temmuzun sıcağında.
Kesin ölüm nedeni: “Ateşte yakılma!”
“Yaşıyor! Yaşıyor!”
çığlığıyla
koşuyor
bir hemşire
genç bir kızı taşıyarak kucağında.
Ama nafile!
Geri getiremiyor bebek yüzü
yapılan tıbbi müdahale.
Açık kalarak her iki gözü
kayboluyor bir kelebek gibi sonsuzlukta.
Kesin ölüm nedeni: “Ateşte yakılma!”
Yaralı ve cesetler yağıyor acile
“doluya tutulmuş serçeler” gibi:
Yanık,
güleç,
biçare
ve tek bir sözcük bile çıkmıyor ağızlarından: “he-ce-ler” gibi.
Uzanmış
yatıyor az ilerde
yeleye benzer saçıyla Nesimi Çimen!
Koşuyoruz yanına hemen
fakat üstat
bizden habersiz çoktan uçmuş yarına.
Kesin ölüm nedeni: “Ateşte yakılma!”
Kocaman
kara bir duman
bulutuyla kaplı Sivas!
Silah sesleri
bastırıyor çığlık atan sirenleri.
Zerre kadar ışık sızmıyor evlerden
perdelerle sım sıkı kapatılmış pencereleri!
Her yer Hızır Paşa dolu.
Anadolu…
Hızır Paşa,
Hınzır Paşa!..
Unutulabilir mi şeriat şarlatanları
ve yaşayan tarih
unutturabilir mi halkı aldatanları?
Sen;
ilerici,
laik,
çağdaş;
okuyabilmiş bacı,
okuyamamış gardaş
bunları tanı:
Hesap sor ve unutma
kor bir ateşte “madımak” pişirdiklerini sananları!
Eğer bir gün yolun düşerse Hacıbektaş’a,
utanma, açıkça sor
kabirdeki “Mahzuni Şerif” yazan taşa:
“Devlet Baba, Devlet Baba
Ne kötülük ettik sana?
Döne döne, yana yana
Piştik Sivas ellerinde!” dizelerini…
Eğer bir gün yolun düşerse Sivas’a,
acımasın için
gerek yok yasa.
Sivas - Erzincan yolunda
karşına çıkar bir anıt mezar
ve anıt mezarın duvarında aynen şunlar yazar:
“ Dünya alışkanlıktan değil,
sevgiyle
mutluluktan dönsün.
Hasret Gültekin.”
Evet,
Dünya sevgiyle mutluluktan dönsün.
“Madımağı yakanlar ölsün!”
demiyoruz: Hayır;
yok olsun kula kulluk
yok olsun kötülükler.
“ Madımağı yakanlar ölsün!”
demiyoruz: Hayır;
yıkılsın şeriat özlemleri
var olsun iyilikler.
Sen.
Hey arkadaş, bana bak:
“Teke tüke sakalı” değil artık
Madımak.
Sen.
Hey arkadaş, beri bak:
“Yak, yak!” diye tempo tutanların yeri
Madımak.
Sen.
Hey arkadaş, öne bak:
Hak yolunda gidenleri
iyi bilir halk.
Sen.
Hey arkadaş, uyan ve kalk:
Kalk ki
unutulmasın Madımak.
Kayıt Tarihi : 15.6.2008 08:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir, 2007 yılında İZMİR-DİKİLİ'DE, Madımak olaylarını anmak amacıyla Hacıbektaş Velî Derneği tarafından düzenlenen etkinlikte halka okunmuştur.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!