Sen,
daha önce hiç öldün mü?
Şimdi,
sana sırt çevirmiş bir telaş içindeyim.
biraz da olsa seçilebilmeliydi,
görülmek istenen yüz.
ola ki düşlüyorsam,
kasvetin ve düzensizliğin şehrini
kilden eskiyen bir durağanlıktır bu.
Hem,
hangi çağrışım çoğaltır kendini.
hangi günahı ödetir..
geceleyin,
yarı yolda
buruk gözlerin akıyor
bu şivekâr şehre.
hem,
bir kerecik olsun gittin.
kimse olsun
değiştiremeyecek benim ölümümü.
hiçbir kan dahi bulayamayacak beni.
Letafet'te bir pazar öğleni
seni bir gün terk edeceğim,
-zifiri bir karanlık yağıyor üstüne-
Eksik bir şey mi var?
Bu
bir düş değil mi?
oysaki
şeytan senden doyumsuz
bir giz buyurmuştur.
hem ne olurdu
hüznümden biraz çalsan,
belki eksilirim..
Bazen iki şiir dinlerim
gün kurtulur,
Ve bazen
iki şiir yazayım derim
dün bütün hadsizliğimle kırılır.
gurbet battı batıcak
sürgün ufukta...
ve
sen bir boşlukta büyüttüğüm.
Bazen sana
mutlak bir şüphe ile yazıyorum.
Yoksa,
neden öldüğümü anlamayacaklar.
Hem,
sen bu denli güzellikle
aklımdaki sesleri çalmaya nasıl cüret edersin?
Oysaki,
sesinin ince doruklarında donuklaşıp
üzünçlü bir ikmale ilişiyorum.
Aslında muallak bir tutku ile...
Fakat ne tunç ile bilendi sevgim
ne de yeminli zehirle.
Yeşil bir yol silmiş olmalı bu ömürden..
hüzün nasıl da deşiyor yüreğimi
ve kısacık
ve kupkuru bir çölü ayırıyor...
Hem,
yolum elbet
Tanrı'nın yoluyla da kesişecek.
Biliyorsun henüz ölmedim...
ve bir an bile olsun
geriye dönüp bakmayacaksın,
bu istasyonu kim yaktı bilmeyeceksin.
bu radyo niye kesik kesik akıyor duymayacaksın.
bu balıkçıları büyük bir kargaşaya uyandıranın
ne olduğunu düşünmeyeceksin...
Kayıt Tarihi : 6.1.2020 23:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tebriklerimle...
TÜM YORUMLAR (2)