Hükümet değil siyasilerdir darbeyi bitiren diyor biri
Hakkı, hukuku yok say, yol aç sömürgeye
Yahudi uşaklığına istenilen sözdür buradan
Krizlerin maskesidir Laiklik ve Türban bilir her kişi
Bugün çulu, çaputu sokuş Anayasa'ya, çıkar kargaşa
Yarın da rengi şu, yok bu olsun yobazlığına hazırlıkla
Camide namaz kılınır, edilir birlikte dua
Ahret yatırımı aşkına, devişmek sağduyuyla
Memuriyetlerde çalışılır sorumlulukla görev başında
Dünya geçimine saygınlıkla...
AKP, her benzeriyle de hep kapatılacak
Türk milleti ilelebet andıyla
Türkiye Cumhuriyetinde Anayasa
Evrende insanlığı aşk ile koruyacak
Bizden önce onlar vardı, ne yaptılar, soruyorum diyor şerrin hal keyfiyle de başabakan: Soru düşünülür elbette, düşünüyorum:
Güzeller güzelim Atatürk'ümün vefatıyla sokuştular sinsice partiler ve partilere her Yahudilikle kargaşa uzmanları ve seçildiler hükümet diye, haklısınız. İşte o bütün uzmanlıklar, hani deriz ya Türk bilinciyle ve kesinlikle 'Şehitler ölmez' diye, ve 80 yıl bu milletin çarkına okuduk, zamanıdır toptan vuruşa diye bir son çullanma yeter yıkmaya kararınızın keyfiyetiyle işte, şimdi AKP'ye toplandı, ne istiyorsun daha? Şehitler gerçekten ölmez, ama bunu biliyorum diyorsunuz zaten, haklısınız. Siz, huydan oluşmadınız, robot duyarsızlığında yıkım işçiliğine sinek uçuşu görevindesiniz sadece. Bu yüzden anlamaya yönelik bir amacınız yok. Şehitler, tuzak kazanları yürütür kuyusunun başına. Türk milleti yücedir, yücelik bilmelisin hizmet verirken! Nedir anladığın veya söylediğin veya uyguladığın veya ilişkilerin? Nedir anlattığı demeye gerek var mı? Sadece soygunculuğa hukuksuzluk yayılmak, onun bunun yatağına, ırzına, malına, canına kerhane kurulmak demek az gelir sanıyorum...
Kuran, insanlığın hukuku. Anayasa, insanlığı millet yüceltmeye koruyan vatan hukuku. Bir başka deyimle:
Kuran, (ister şeytan, melek olsun, ister insan, her birine) birey özgürlüğü tanımı, bireyliğinin ödev ve görev bilincine hürriyeti. Anayasa, hür milli ruhun vatan varlığının ödev ve görev bilincine bağımsızlık karakterini yücelmesi.
Ruh ve beden gibi, ana ve ordu gibi ayrışmaz, vatan ve millet gibi bölünmez, ahret ve dünya, yani din ve devletin birbirinden bağımsız, özgür bütünlüğü. Ruhsuz bir beden deyimi ile örneğin, tıp dili ölümü açıklıyor. Ruhsuzca bir beden taşıyan deyimi ile belki şeytan, Yahudi, Arap, Vatikan, terör, suç eylemli vs. anlatılıyor, ki her şiddet toplumdan uzak tutulur yaşam ve sağlığı için. Hukuksuzca bir ruhluluk saplanan Tarikat, tarihler boyunca hep kaba güç ve şiddet eylemli, beyin kirliliği ile çatışma, kargaşa düşkünlüğü vs. ile tanımlanıyor. Toplumdan uzak tutulması kan akıtmaya varıyor, yaşam çünkü sağlığı ile korunur.
Güzelliğin büyük sanatçısı yüce Allahın sanatını, dünyayı yıkarak ne kuracaksın yerine diye sorulur mu hiç bu sapıklığa? Yine de sorduk diyelim, sözde laf veriştirmeye soyunurlar sadece. Olsun, düşünüyorum bu soruyu yine ben:
1. sorun, sanat güzelliğine yakın olarak, yaşam sağlığını korumak
2. sorun yolsuzluk üreyen sömürgenin saldırısına karşı değil, yani daha önceden; saldırganlığına karşı hukuku korumak
Sanat aşkımdır. Sömürge düşmanımdır!
Uzlaşmaya, varlığım hukuktur. Hukuk, adalettir. Adalet, asayiş hakkıdır.
Barış, insanlığın uygarlık yolundaki engelleri aşmaktır. Yoluna savaş çıkarsa, o kararlığından da güçlü savaşacaktır kayıtsız ve şartsızca.
Bir hakim karar verir elbette. Kararını ama bir itiraz hakkına tanınan süreyi kullandırmamak için saklamaya da hakkı vardır demiyor bir meslek bağımsızlığı. AKP hükümetinin adalet bakanlığıyla türettiği hakimlerini hukuksuzluğa liderlik yüceltilmişler.
Bir fıkra gibi, iki kardeşten birinin adı barış, ötekinin adı savaş olabilir elbette, eylemleri de barış ve savaş olacak, şüphesiz. Adları barış ve savaş, yaşıyorlar savaşacaklar barış içinde. Savaş, bir mücadeledir. Barış, mücadelenin uzlaştıran yoludur. Kardeştir huzuru ve refahı hem yan yana, hem iç içe, omuz omuza...
Ancak, olmaz diyemem bu evren haliyle, ola ki iki kardeşten birinin adı sömürge, ötekinin adı sanat güzelliği olursa, o zaman şehit kanı kurumaz işte. Bunlar nihayetinde sadece isim, eylem değil....
Sivrisinek bataklıkta ürer. Sömürge doğa, hayvan demeden paraya çevirecek ne varsa tüketen, hatta insan kanı akıtmaya özellik ve öncelikle süreklilikle üşüşür. Şehit ile sömürge, cennet ile cehennem gibi ayrışır. Sömürge, kardeş deme bana özünün de, lafının da kokuşmuşluğuyla soygun, yalan ortaklığınla! İnsan ve şeytan kardeştir demiyor Kuran! Sömürge ve Şehit eşittir demiyor Anayasa! Her canlı varlık doğru ve yalan, susma ve konuşma hakkını kullanmaya özgürdür, hak ve haklılık eşittir hukukta! Yüce Türk milletidir bu vatanda yaşayanların adı, hizmette yücelik bilmelisiniz, öyle değil mi?
İster vatandaş olarak görev ve ödevine, ister makamlarda görevli olarak ödevine bilincini uygarca sorumlanmaya yücelmektir bu! Ana ve ordu gibi ayrışmaz, millet ve vatan gibi bölünmez bütünlüğüne Anayasa ve Hukuk korunacak!
Çulu, çaputu Anayasa, polisi, makamı örgüt, seçen seçmenleri terör, alınan krediyi millete kambur, hükümet benim sırtarıklığını para kesesi diye cep büyütmek, mal varlığını da özelleştirip, işçiliği keyfice kölelik donatmayı hukuk sokuşmak, devlet içinde devlet, parçalanmayan millete zulmü hırlamayı, soysuzluğu hukuk soylanmak gibi bir anlayış değildi hükümet olmak değil mi?
AKP hükümeti ve her benzeri örgütle hükümet sırtarmalar bütün kapsamlı yasaklarla kapatılacaktır! Kapatılmıyorsa savaşılacaktır!
Anam sağolsun! Ağam sağolsun! demiyor Anayasa.
Diyoruz ki, Türk milleti yüceliğine ve yüceliği ile de: Vatan sağolsun!
Diyoruz ki, Türk milleti yüceliğine ve yüceliği ile de: Türk Ordumuzdur, peygamber ocağımız!
Ve biliyoruz ki, yüreği Allah organ diye yaşatıyor, yürekliliği Allah aşkıy kazanacağız!
Millet huzuru ve refahı borcumuz olsun! Borç yiğidin kamçısıdır diyor bir güzel söz. Sömürge kamçı duyunca neye iştahlanır bilmem ki...
Elimdeki kamçıyı borç çalarsa, yüreğimde taşıdığım peygamberimin kılıç'ı var, dokunulmaz. Hukuk bu kamçı, Anayasa bu kılıçtır! Gel de bunu anlat demesin kimse boşuna. Şeytan da biliyor şeytanlığını örgütlü ve sinsice, soygunculuk ve hukuksuzlukla karmaşaya, insan da biliyor insanlığını Anayasa ve hukukuyla, hür ve özgürce. İkisi de uzmandır alanında, elbette.
Bilgisiz bırakılmaya karmaşa yaratanların, can, mal, zaman ırzına açtıkları yaranın bedeli ödeniyor şehitlikleriyle, güçleniyor o kadar da sağlıkla hissiyatlarına. Müsterih olun ki, soğru zaman, doğru mekan, doğru amaç an'ında hazır ve nazır olacaklar, seçimlerden alınan sahteliğince sayısal ve yapay neticesinden farklı!
Bilgisizin, bilmeyenin koruyucusudur hukuk ve şerefidir Anayasa. Öyle sanıyorum ki, ''Biliyordum dolandırılacağımı'' diye bir dilekçe sunulmamıştır hiç. Dolandırıldım der hukuka başvuran, bütün sızıdıyla. Hatta, henüz hissettiği anda bile, ödevi ve görevine bilincini aşk korur ve ''solandırıldım galiba'' diyerelk kötülüğün devamını önlemeye kendini ihbar eder.
Bu bile bilgisizin, bilmeyenin taşıdığı insanlık aşkına hissiyatıdır daha sadece, şeref korunur o, Anayasa hakkıyla. Tuzağa düşen soyulmuştur, yaralanmıştır. Ona rastlayan da tekmeleyemez ki 'geber' diye. Şimdi aç kalmış olarak yoracaksın bizi diye saldırılmaz. Onların daha hukuku, Anayasa'sı var, ve öncesi sonrasıyla da Allah'ı.
Memurlar, öncelikle T.C. vatandaşıdır. Türkün doğuşudur düşünmek aşkına bağımsızlık karakteridir. Partime oy vermeyenlerin hizmetini zora koş keyfiyetine kukla olamaz ve esilemezler. Millete zulmedilmez! Hükümet kim ve ne olursa olsun, T.C. makamları Türk milletinin ve T.C. vatandaşlarının refahı ve huzuruna çalışıyor olmalarını felç ettiremezler! Memurlar felç ettirmez kendini ulvi görevindeki öncelik ödevine! Türkün doğuşudur düşünmek ve düşünürüz her zaman yerli yerinde ve hükmüyle...
Tecrübe gösteriyor ki diyor başabakan, ayrışmak rezalet, Atatürk demokrasisi bir bütünlüğü onurlandıran huzur. Ben, onun adına cümleyi böyle toparladım, onların lafı bile bir sineğin mideyi bulandırması kadar yetenek ve yetkiye sahip... Bu örnek şöyle tanımlanır sanıyorum:
Sapık olan sen, sapıklığını kambur taşıyan ben
Barış mı kuracağız hukuk sapıklığında leş kokan?
Savaşa barış, barışa savaş da dedik işte
Bu teklifin içi leş dolu, dışı kokuşmuşluk içinde
Yol devamına keyfiyet malınızın acaba adı ne?
Her neyse... Peki, o böyle 'ananı yok ederim, yola devam da ederim' bu gökkubbe bizimdir diye her söylendikçe ben de af edeceğim öyle mi? Seve seve... Tazminatıyla birlikte, suçunuzu da frenlemeye, toplumdan uzak tutulacak bir ıslah evinde sizleri emniyette bilerek...
Parti kapatılmasından utanıyorum diyor bir sefil ve bakıyorum, utanacak bir ardan iz bile taşımıyor.
Türbanla okula gelirse okurmuş ise
Türbansız okumayışına üzülmek niye?
Bana bisiklet alınırsa yürürüm
Yoksa biner sırtına sürürüm
Deyişin arasında fark var mı sizce de?
27 Temmuz 2008
Sevinç KavukKayıt Tarihi : 27.7.2008 22:34:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sevinç Kavuk](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/07/27/laiklik-ve-turban.jpg)
.......
Nûr 24/31 : İnanan kadınlara da söyle : Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırzlarını korusunlar. Süslerini (zinetlerini) açıkta kalanlar dışında göstermesinler. Örtülerini (hımar) göğüs yırtmaçlarının üstüne kapatsınlar...
Bir anne baba evladının ,ALLAH'ın emri yerine, insanların kendi kafalarına göre koydukları ve hiç bir faydası olmadığı ve hatta bölücülük gibi tehlikeli sonuçlar doğuracak saçma sapan yasaklara uymasını nasıl ister.?
Ya da aklı olan bir insan neden böyle bir emre itaatsizlik yapmak ister.
TÜM YORUMLAR (1)