Arkamda Kozak yaylası dumanı
Ayaklarımda engin deniz
El oyası dantel kıyılar
Nazlı, nazlı süzülüyor sandallar
Başımda Madran dağlarının yeli
Karşımda Cunda adası
Boğaz köprüsü el vermiş lale adasına
Ali bey sevdalanmış Lale’ye
Sevda yolundan bağlanıyor Anadolu’ya
Lale adası telli duvaklı gelin
Lacivert mavi ege suları
Kız çeyizi köpük, köpük oya kıyılar
Martılar alıp götürüyor beni
Ömrümün nefeslenme aralığı
Cennet tepesinden seyrediyorum kendimi
Kara tombul bir çocuk başında simit tepsisi
Yeşil camiden Emir sultana
Simit satıyor…
Gölgeleniyor mavisi denizin
Lacivert sevdalara kesiyor her yer
Pır, pır fırıldak kovalıyor
Sığır güderken Fransızca grameri zorluyor biri
Seyrederken tahta oyuncakları
Beşikleri, kağnıları…
İnebolu yolunda kaçırıyor otobüsünü
Karabük’te kalıyor
Yatılı okul talebesi meraklı sığır çobanı…
Yırtarak lacivert maviyi
Süzülüyor köpük, köpük balıkçı motorları
Sesiz soluksuz gökyüzü
Kiliseler bekçisi kimsesiz adaların
Üzüm teğekleri yabani
Bostanlar yok olmuş
Yosun tutmuş bahçe duvarları
Kırlangıçlar yuva kurmuş saçaklara
Ayvalık cennet tepesinden bakıyorum hayata
Bir rüzgar esiyor hafiften
Kır düşmüş saçlarımda uçuşuyor yıllar
Sol mememin altında garip bir mengene
Hafif bir sızı
Deniz’imde çalkalanıyor umutlarım
Fırat suyunda boğuluyorum ansızın
Dalga, dalga sevdalarım
Çarpıyor kayalara
Yolcularım kalıyor yollarda
Kar boran kesiyor yolları
Gelincikler, nergisler, kır çiçekleri
Boynunu büküyor papatyalar
Ayvalık ta cennet tepesinde
Ben
Kimsesizim
Hangi taşa vursam kafamı
Hangi koyakta yitip kaybolsam,
Çok yüksek gökyüzü
Dingin deniz
Göz kamaştırıyor adalar…
25 / 06 / 2011 - Ayvalık
..
Uzakta koyu deniz,
Hem de koyu lacivert.
Seninle olmak güzel,
Senden ayrılmaksa dert.
Aşkını esirgeme,
Olsana biraz cömert.
..
Dostum beni bul. Bul ve çıkar. Hayallerimde kayboldum. Yönsüzüm ve biçareyim. Bir tek sen bulabilirsin beni. Yitmeden ruhum, kaybolmadan aklım gel.
Neredeyim biliyor musun?
Bir yol kenarı, yolu ikiye bölen sıra sıra sokak lambaları. Zannedersin isli gaz lambalarını yan yana dizmişler. Ellerinden geldiği kadar aydınlatmaya çalışıyorlar beyaz çizgili yolları.
Sağımda; gök yüzünün rengini yansıtan, adını inkâr edercesine lacivert bir deniz, yalnızca sahile vuran beyaz dalga uçlarını görebiliyorsun, oturduğum kaldırım kenarında. Bir de tam karşımda, yağlı boya resimden çıkma, pastel renginde bir yakamoz. Dalga sesleri aşk şarkılarının melodisini andırırken sahil kenarında, su üstünde dans ederek eşlik ediyor parlayan ışıkları gece karanlığında.
..
gider ayak kurtarıyorsanız ceylanı avcının elinden
o ceylan değildir,keçinin ağzındaki otur ot...
herkesin gözü lacivert olmamaya başladı bu günlerde yaşasın! ..
tehlikeli masalları sevmemiştik zaten
olabilir karanfiller salakça birbiri gibi açabilir
tamamda biz karanfil değiliz,bak buda olabilir
su verebilir tekmeyide atabiliriz
..
Hiç bugün ki gibi delice yaşamadım seni
Bu kadar çok seni seviyorum demedim hiç
Bugün ki gibi uzun uzun sevişmedim ellerinle
Sevmedim dudaklarını
Gecenin puslu lacivert koyuluğunda
Hiç bu kadar tenimden ayrı düşmedim
Küller gibi perma perişan savrulmadım hiç
..
Gönlünde iyiliklerin gizlendiği
Damarlarındaki kan sarı – lacivert akarken
Su içer gibi hayat yaşayan
Bahtı kara olan bir genç...
Devrim için savaşan biri
Yurt sevdasına tutulmuş yürek
..
bir sigaranın külünde söndü
bir asra damgasını vuran bu aşk
çok sevmek neye yarardı ki
o seni sevmedikten sonra
kader değişse
ne çareydi ki
..
Yaldızlı çerçevelere hapsolmuş tedirginlikler
Renklerin avlusunda kırılmayı bekleyen lacivert gibi
Yalpalıyor paletin izdüşümünde
Kent homurdanıp dururken
Hüzne gömülmeye gönüllü evler
Damlayan damların geçirgenliği kadar
Boyun eğiyordu ıslanmışlığa
..
1/:
Hayalime açılan lacivert kapı,
Apansız kapandı canalıcı yerinde anam oy!
***
Hey Sinan!
Koca Sinan, nerede kaldı ustalığın?
Mimarlar başılığın hangi sarayda,
..
DİL OLUR EBRUDA
Küçüklüğümden hatırladığım bir oyunu anlatmak istiyorum. Bakalım kaç kişi bu oyunu oynayıp oynamadığını hatırlayacak? Çocukluğun verdiği o bitmez enerji ile koşup oynadıktan sonra dinlenmek için kendimizi yere sırt üstü bıraktığımızda; gözlerimiz bulutlara bakarken, bulutların şekillerini bir şeylere benzetmeye çalışır, daha biz bazı bulutları herhangi bir şeye benzetememişken rüzgârın etkisi ile diğer bulutlarda şekil değiştirir, gözlerimiz baka dursun bulutlar halden hâle bürünürlerdi. O zaman bulutları pek çok şeye benzetmiştik ama hiç birimizin aklına ebruya benzetmek gelmemişti. Gelmemesi de çok doğal. Çünkü o yıllar ebru nedir kimse bilmez, okullarda da öğretilmezdi.
Sayın Uğur Derman; Türk Sanatında Ebru isimli eserinde; bizim çocukluğumuzda oynadığımız oyuna sanatçı gözü ile bakarak, “Bazı günler, şafak veya gurup vakti ufka bakarsanız; kırmızı, sarı, lacivert ve mavi renklerin en ilahi tonları ile bulutlardan bir ebrunun daha doğrusu ebrinin şekillendiğini görürsünüz. Yine bazı gecelerde, bulutlu semalar kadar geniş bir ebru teknesine, mehtabın usta fırçasıyla lacivert, mavi ve ışıklı beyazın bütün nüanslarını serpiştiriverdiğine elbet rastlamışsınızdır. İşte sanatkâr dedelerimiz, bir anda değişip kaybolan bu semavi güzellikleri yeryüzüne aksettirerek, onların ağaç yeşiline ve toprak rengine olan hasretini giderdikten sonra, bu şahane tabloyu kâğıt üstünde de ebedileştirmeyi bilmişlerdir. Bu anlayış içerisinde tanrısına boyun kesen sanatkârın benlikten uzaklaşan gönlü, sanki ebru teknesinde şekillenmiş gibidir. Artık o zaman büyümeye başlayan ebru teknesi derya kadar genişler, genişler ve kâinata döner. Ebrucunun gönlü gibi.” der.
Ebru; geri dönüşü olmayan, tekrarlanamayan ve kendine has özelliği olan bir Türk el sanatıdır. Atılan her ebru aslında tektir. Zaten ebru sanatını diğer sanatlardan ayıran özelliklerin en önemlilerinden birisi; yapılan ebruların aynısının tekrar yapılamamasıdır. Bu önemli Türk el sanatımızın kaybolmaması için çok emek veren üstat Mustafa Düzgünman; ebrucuyu,
“Besmele ile tezgâh açıp ebru yapan kişiyiz.
Fırça ile su üstünde hüner atan kişiyiz”
…diye açıklar ebru ile ilgili yazdığı ebru name isimli şiirinde. Bende ebrucuyu açıklayacak değilim. Ancak sonradan öğrendiğim bu Türk el sanatı ile çalışmalarımı yaparken, teknenin başına geçtiğimde daha ilk atışları yapmadan kitreli su ile göz göze gelir, merhabalaşır ve gönlümden geçenleri su üzerinde görmek istediğimi belli edercesine başlarım fırça darbeleri ile boyaları tekneye atmaya. Her seferinde ayrı bir haz duyarım su üstündeki renk cümbüşünü gördükçe. Sizlere bu yazı içinde renkleri gösteremesem de neler görebileceğiniz hakkında ipucu olması açısından şifreli birkaç söz edebilirim. Haydi, o zaman dikkatini topla ve…
..
Dalındaki badem,
Yeni oluşan keçiboynuzu,
kekik ve adaçayı
veya zeytin ağacının zeytinli yaprakları;
Bunların hepsi bana hatırlatır
Ege'nin incisi Datça'yı.
..
Lacivert gecelerin içinden,
Süzülüp gelen;
Eflatun hayallerimin,
Tezahürüydün sen.
İşte bu yüzden,
Hiç çıkmıyorsun içimden.
Gecem de sen gündüzüm de sen.
..
Orta yaşlı ve düzgün giyimli bir adam kafeye girerek köşedeki masaya oturur. Garsona sipariş vermek için beklerken yan masadaki gençlerin kendisine bakarak gülüştüklerini fark eder. Belli ki yakasına taktığı küçük pembe kurdele şeklindeki Rozetine gülmektedirler.
Bu alaylı bakışları görmezden gelen adam, yan masadakilerin bu ısrarlı sırıtmalarına dayanamayarak elini lacivert ceketinin yakasındaki rozete götürerek,
'Bu mu? ' diye bakışanlara sorar.
Yan masadakiler gülmeyi sürdürür. İçlerinden biri:
'Küçük güzel Pembe kurdeleniz lacivert ceketinize pek de yakışmış! ' diyerek sırıtmaya devam eder.
Orta yaşlı adam bu sözü söyleyen delikanlıya dönerek,
'Lütfen masama buyurun bunu tartışalım' der.
..
KÖPRÜDE SABAH
"Gece, yavaşça siyah mantosunu sürükler
Vapurlar, şimdi suya bırakılmış kütükler,
Ufuk, banyo edilen bir fotoğraf camıdır.."
Sabahattin ALİ
..
Pembe güllerin yaprakları raks ederdi her akşam bahçemde
Meltem rüzgarıyla savrulur, gül kokardı odamın karanlığı
Mor çiçekli menekşemin tazeliği
Baharın gelişini müjdelerdi her sabah uyanışımda
Tebessüm ederdi tüm sıcaklığıyla güneş yüzüme
Eşlik ederdi gözlerimdeki pırıltıya, neşeye, gülüşe
..
Fenerliyim fenerli
Yerim ve yurdum belli
Yanal´ile Salih´li
Fenerbahçe’m ileri!
Rengim lacivert sarı
Aldıkça kupaları
..
Lacivert gece
Boynunda ışık dizili deniz
Balık kokusu şarap kokusuna karışmış...
Ellerim arasında başım
Hafıza dolusu anılar gözümde
Balıkçıların kralındayım...
..
bu kentin sokakları bana hep
koyu lacivert takım elbise giymiş adamları
onların girip çıkmaktan bezginlik
duydukları toplantıları hatırlatır
-adını sevdiğim
ama neye benzediğini bilmediğim-
tayyör giymiş kadınları hatırlatır sonra
..
Lacivert gri sıcak gece
Sesinle gelen
buğulu uzaklık.
Hayalin aratır kaybolan sözlerinde
Geceler güneşsiz bana...
Okyanusların renk verdiği
..
sen bakışlarımda, sen avuçlarımda kumsal boyunca
yüreğimde sen, yine sen varsın bu ılık yaz akşamında.
gölgem gecenin karanlığına ağır ağır karışmakta
seni çiziyorum yine sulara
sen ki kayboluyorsun, her savrulan dalgada.
..