Bana gül verildi aç diye
Dikeni yüreğime sokuldu
Söyleyemedim ağrımı kimseye
Solmamış kokulu çiçeğe susarak küstüm
Ülkemi sevdim, bayrağı, insanı, hayvanı
Hatta aşkın kendisini sevdim
Yardım etmeyi, paylamayı sevdim
Akrabalığı, dostluğu sevdim
Ben sevdikçe hep yanlış anlaşıldım
Deli gibi sevmekten korkarak küstüm
Duygum, fikrim, yazım
Şiirim, kitaplarım, gönlümde
Satılacak kadar ucuz
Lekeli kumaş değildir
Satacak kadarda hiç değildir
Kağıt parçacığın üzerine
Tükürükle yazarak küstüm
Müfettiş amcadan korkutuldum
Okul koridorundan soğutuldum
Beş yıldızlı göstermelik karneler aldım
Hayat üniversitesini unutturuldum
Anı defterinin üzerine
Geçmişi sorgulayıp ağlayarak küstüm
Senarist gibi yazıldı
Seçmek hakkı bile bırakılmadı
Yönetmenin karşısında oynatıldı
Benimle oyun oynayan
Oskarını öbür dünyada
Büyük törenle elimden alır
Sahnenin arkasındaki kara perdeye
İsyan ederek küstüm
Dişim sızladı taşa koydum
Gönlüm ağrırdı saçımı yoldum
Vicdanım inledi başımı dövdüm
Mazim ağladı geçmişime sövdüm
Kalbim kırıldı şiirle söyledim
Dünyanın tadını almadan
Acı çekerek küstüm
Özledim karşılıksız sevdamı
Onun yüzünden özgürce
Sabaha kadar kafayı çekmeyi
Deryaya boğulup gözümü kanatmayı
Bırakın gayri giysiyi
Yiyeceği gezip tozmayı ne haddime
Sahilin yalnız sert esen
Rüzgarında nefes almamayı özleyerek küstüm
Hayat üzerime kuruluyor sandım
Geriye dönüp bakınca anladım
Geçmişime içli şekilde ağladım
Dimdik ayakta duran
Dağa başkaldırarak küstüm.
Kayıt Tarihi : 15.1.2011 03:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!