Her sabah böyle ağlar mı Üsküdar
yoksul karanlığında kuşların
aşkın ve umudun bir de acının
rüzgarıyla uçarken bulutlar
Herkesten çok kendime yabancı
yaşadığımdan bir hayli yanlışsam
..........
..........
Kayıt Tarihi : 24.8.2002 06:05:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Refik Durbaş](https://www.antoloji.com/i/siir/2002/08/24/kuslar-da-olur.jpg)
Aslında antoloji yetkililerinden rica etmek gerek, kapışma bölümü açsın diye.
Malum insanlarımız tıka basa dolu, bir yerde patlamak istiyorlar...
Ama nedense hep günün şiiri bölümünü seçiyorlar kapışmak için patlamak için...
Yazık...
http://www.solvideo.org/video/503742ecf8d7680/Dawkins-Yarat%C4%B1l%C4%B1%C5%9F-Atlas%C4%B1%E2%80%99yla-dalga-ge%C3%A7iyor
LInkte ki konu:
Oxford'lu profesörden Adnan Hoca'ya çok ağır sözler… Oxford Üniversitesi zooloji profesörü Clinton Richard Dawkins, Harun Yahya adıyla yazdığı, Evrim Teorisi'ne karşı çıkan milyonlarca kitabı bedava dağıtan Adnan Oktar hakkında, 'Bu adam tam bir kara cahil' dedi.
Londra'daki Conway Hall'da Eski Britanya Müslümanlar Konseyi'nin düzenlediği “Politik İslam, Şeriat Yasası ve Sivil Toplum' konulu konferansta konuşan etolog, yazar ve aynı zamanda evrim kuramcısı olan Profesör Richard Dawkins, Evrim Teorisi'ne karşı çıkan Adnan Oktar'ı yerden yere vurdu.
Oktar'ın çürütmeye giriştiği evrim hakkında hiç bir şey bilmediğini iddia eden Profesör Dawkins, “Bu adam, zooloji (hayvan bilimi) hakkında hiç bir şey bilmiyor, biyoloji hakkında hiç bir şey bilmiyor. Çürütmeye giriştiği evrim hakkında hiç bir şey bilmiyor. Kendisi tam bir kara cahilö diyerek, sert eleştirdi.
“ÇALDIĞI WEB SAYFASINI BULDUM'
Oktar'ın Harun Yahya adıyla yazdığı Evrim Teorisi'ne karşı çıkan kitabını slayt gösterisi eşliğinde akademisyen ve öğrenciler önünde anlatan Profesör Dawkins, “Bu hepsinin şampiyonu...Kehribarın içinde 'caddisfly' (4 kanatlı bir bir böcek) var 25 milyon yaşında ve bakın, modern olanıyla arasında hiç fark yok! .Modern olanı, modern caddisfly, bağlanmış bir balık zokası! Ve kancası hala duruyor.Belki bunu sadece cehalete değil, epey bir dikkatsizliğe yorabilirsiniz. Bunu çaldığı web sayfasının izini buldum. Biz dizi şampiyon balık zokaları sıralaması websayfası. Dikkat ederseniz arka planın bir nebza daha driye kaçtığını göreceksiniz. Arka planı kesip atmış.
Photoshop'da bu resim üzerinde uzun süre uğraşmış olmalı. Ve hala o kancayı fark etmemiş.Ya da bir ihtimalle, caddisflyların gerçekten kancalı olduğunu sanıyor. Bu balık zokaları dizisi web sayfasını gezinirken, tanıdık gelen başka bir şeye rastladım.Bu bir örümcek, balık zokacıları tarafından üretilmiş, yapay bir örümcek. Çok açık ki, gayet güzel hazırlanmış. Ve eminim ki, zokanın ucunda kendileri için tasarlandığı balıklara çok çekici geliyordur. Ama tanıdık geldi bana. Harun Yahya'nın kitabına geri döndüm ve tabi ki; işte burada... Ve bakın yukarıda ki kehribarın içindekiyle aynı! Hiç değişmemiş! Kehribarın içindekini göremiyorum zaten. Bu gerçekten modern bir örümcek olsa bile, pek ikna edici bir şey ifade etmeyecekti. Bu da bir 'britte star' (kırılgan yıldız) ve modern olanı bir deniz yıldızı.Echinoderm familyasında kaldığımız sürece daha farklı olamazsınız. Şimdi fosil ödülüne, fosil ara-form ödülüne geri dönelim. Şu konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum. Ara-formun nasıl görüneceği ile ilgili çok çok tuhaf bir düşüncesi var. Ara-form yoktur düşüncesi, sadece Müslüman yaratılışçıların değil, Hristiyan yaratılışçılarında gözdesidir. Değişmez nakaratları, “ara-formlarınızı sunun', “ara-formlar yoktur' gibidir. “Fosil kalıtları evrimsel ara-formlardan yoksundur' diye ifade etti.
“TİMSAH İLE SİNCAP ARASINDA ARA-FORM OLUR MU?
Konuşmasını Harun Yahya'nın kitabından alıntılar üzerine yapan Profesör Dawkins, “Bu beni hep muammada bırakmıştır çünkü bulacağınız her fosil, bir şeyle bir başka şey arasındaki “ara' şey olacaktır zaten. Yine de öyle görünüyor ki, çok kuvvetli bir iddiada bulunduklarını sanıyorlar. Ve sonunda beni bu muammadan kurtaran Harun Yahya oldu. Bu insanların ara-form olmadığını düşünmesinin nedeni, ara-formun neye benzeyeceği ile ilgili çok garip bir fikre sahip olmasından kaynaklanıyor.Burada kendisinin birleştirdiği bir resmi görüyorsunuz. Solda bebek bir timsah ve sağda bir tür yer sincabı.Ve demek istediği “timsahlarla sincaplar arasında bir ara-form yoktur. İyi de niye timsahla sincap arasında bir ara-form olsun ki? '
“Darwinci iddia, kitaptan (HY) alıntı yapıyorum, canlılar milyonlarca yıl süren küçük farkılaşmalarla bir türden diğerine evrildiler. Bilimsel bulgularla çürütülen bu iddiaya göre, balık anfibilere dönüştü ve sürüngenler de kuşlara dönüştü.Bu milyonlarca yıl sürdüğü iddia edilen sözde dönüşme süreci. Fosil kayıtlarında sayısız delil bırakmalıydı.Diğer bir değişle, geçen yüzyıl boyunca yaptıkları yoğun araştırmalarda, araştırmacılar bir çok ucube (grotesk) canlı ortaya çıkarmalıydı yarı balık-yarı kertenkele, yarı örümcek-yarı sinek ya da yarı kertenkele-yarı kuş gibi...Her nasılsa, yer yüzündeki hemen her katman kazılmasına rağmen Darwincilerin sözde dönüşümüne delil olabilecek tek bir fosil bile bulunmadı. Diğer taraftan, sayısız fosil örümceklerin hep örümcek, sineklerin hep sinek, balıkların hep balık, timsahların hep timsah; tavşanların hep tavşan, kuşların da hep kuş olarak kaldıklarını göstermektedir. Yüzlerce milyon fosil gösteriyor ki canlılar evrim sürecinden geçmedi, yaratıldı.Ve bu resim, ne düşündüğünü özetliyor. Bir deniz yıldızı, bir balık ve bir çeşit photoshop'da yapılmış ara-form var. Sonunda bu insanların ara-formdan ne anladığını anlamadım! Sanıyorlar ki, modern bir hayvan ve diğer modern bir hayvanı alacaksınız ve bir çeşit ikisinin ortasını bulacaksınız. Buradaki gibi, arkası bir hayvan, önü başka bir hayvan ya da bir birine biçimsel olarak girişmiş (morf) …Eleştirdikleri şeyin ne olduğuyla ilgili o kadar sönük fikirleri var ki, sonunda gözlerimi açıp bu tuhaf olguyu görmemi sağlayan Oktar beye müteşekkirim' diye belirtti.
'OKTAR BENI DAVA ETTI, TÜRK KÖKENLİ BİRİSİ VAR MI BURADA? '
Oktar'ın kendisiyle yüz yüze tartışmak istediğini fakat bu teklifini kabul etmediğini vurgulayan Profesör Dawkins, ayrıca Oktar'ın kendisini dava ettiğini açıkladı.
Dawkind, şöyle konuştu:
“Daha önce dediğim gibi, kendisi sözüm ona beni dava etti. Ve sanırım ben de bununla ilgili bir şeyler yapacağım ya da resmi bir yazı falan alırsam iyi olurdu. Merak ettiğim burada bu konuda ışık tutabilecek Türk kökenli birisi var mı? Dava edildiğimi resmi bir kaynaktan değilde gazetelerden öğrenmemle ilgili, bu garip durumla ilgili ya da daha başka tavsiyelerde bulunabilecek, Türk kökenli birisi var mı burada? Yoksa sorulara almaya hazırım.'
“TÜRKİYE'DE ŞERİAT MAHKEMELERİ YOK'
Profesör Richard Dawkins, dinleyicilerden birinin “Türkiye'de sizi şeriat mahkemelerinde yargılarlar mı? Yönündeki sorusunu, “Hayır, Türkiye anayasal olarak gayet laik bir ülke. Kuşkusuz bu bir şeriat mahkemesi olmayacaktır’ diye cevaplandırdı.
“TAM BİR KARA CAHİL! '
Dawkins, bir başka dinleyicinin “Harun Yahya web sayfasında, yayınlarında bir karmaşa yaratıyor. Seni nasıl tartışmaya davet ettiği, nasıl okuduğunu ve senin kabul etmediğini söylüyor. Durum anlattığın gibi mi? Onunla tartışacak mısın? Ya da hangi şartlar altında tartışırsın? Şeklindeki sorusunu ise, “ Ben her zaman yaratılışcıların tartışma taleplerini reddederim. Aynısını yapan Stephen Jay Gould'un tavsiyesini aldığımdan beri ben de aynısını yaparım. Eğer onlarla tartışırsanız, bu onları meşru gördüğünüz anlamına gelir.
Yani diyorsunuz ki, tartışmaya değer, ciddi bir bilimsel mesele var. Ağdalı, yasa kılıklı tartışma kuralları içine girdiğinde daha da kötü olur. 20 dakika bir taraf konuşur, 20 dakika diğer taraf konuşur, 5 dakika bir taraf cevap verir, 5 dakika diğer taraf cevap verir. Bunun tümü sanki tartışılacak gerçek bir mesele varmış sanrısını yaratır. Umuyorum, size bu yarım düzine slaytta gösterebildim ki, bir tartışma ziyadesiyle gülünç olurdu. Bu adam, zooloji (hayvan bilimi) hakkında hiç bir şey bilmiyor, biyoloji hakkında hiç bir şey bilmiyor. Çürütmeye giriştiği evrim hakkında hiç bir şey bilmiyor. Kendisi tam bir kara cahil! şeklinde cevaplandırdı.
Renk ya da ses gibi bir deneyim konusu olmayan bir şeyin nasıl kopyası olabilir, hatta herhangi bir biçimde ona “benzeyebilir”di? Bir rengin ancak başka bir rengin, bir sesin ancak başka bir sesin benzeri olabileceğine (ya da olamayacağına) kuşku var mıdır? Bütün bunlar kavramsal bir saçmalıktır diyor Berkeley. Locke, hiçbir zaman kavramlaştıramayacağımız, kendisi hakkında kanıtlara ulaşamayacağımız ve varlığıyla yokluğu bizim için bir fark yaratmayacak duyusal olmayan bağımsız bir alanın varlığını ileri sürüyordu. Bunu yapmak için elde anlaşılır nedenler var mıdır?
Her birimiz böyle bir özne olmanın ve bir öznenin yaşantısı (deneyimleri) olduğunun dolaysız bilincine sahip olduğumuzdan, deneyimlerin bir öznenin doğasında içkin olarak bulunduğunu biliriz, diyor Berkeley. Fakat, buna mukabil, bu deneyimlerin, bizim dışımızdaki nesnelere bağlı olduğuna inanmak için nedenimiz yoktur. O nedenle, diyor Berkeley, tutarlı bir deneycilik, bizi var olanların zihinsel şeylerle zihnin içerikleri ya da öznelerle onların deneyimleri olduğu sonucuna götürmektedir. Başka herhangi bir şeyin var olduğuna inanmak için neden yoktur.
Sureduran, bağımsız bir maddenin, Locke’un (kendisinin de kavranamaz olduğunu kabul ettiği) maddi tözünün var olduğuna inanmak için nedenimiz yoktur. Olanaklı deneyim alanının sınırlarının dışında bir şeyin var olduğunu öne sürerken Locke deneyciliğin temel ilkesini çiğnemiştir.
Ben de gidiyorum. Şunu da internetten sizin için kopyaladım ki okuyun ve söylediğimle Berkeley felsefesinin ilgisinin olmadığını öğrenmemiş olmayın :)))))
İyi uykular.
Sizin gibi değil, gerçekten gidiyorum. Sözümüzün eriyiz.
Haa, senin gibi cahilleri aşırdığın ve yanlış yorumladığın felsefi nitelikteki fikirlerle kandırabilirsiniz sayın Bekâr, ama bana yutturamazsınız...
TÜM YORUMLAR (140)