Kozcağız’ın üstüne çöktü kara bir duman,
Analar ağlaşır, kapar ocakları, aman.
Gözlerimde bir yaş var, düşer de akmaz oldu,
Bende hicran yarası kanar da durmaz oldu.
Dost bildiğim el bana tuzak kurar mı idi,
Kardeş diye sarıldık, hain çıkar mı idi?
Bir kurşunla düşer mi yiğidin bahar çağı,
Ne bilsin ki sevenler, ayrılığın ırağı…
İnce ten içinde sustu ya artık davullar,
Genç Halil için ağlar dağlar, taşlar, rüzgârlar.
Çekilmez bu cefanın yükü, ağır mı ağır,
Mazlumun ahıyla gökler bağırır, çağırır.
Kumcuoğlu gelini, kanla sulandı yollar,
Arzuhal eylesem, sığmaz deftere nazlı yâr
Genç Halil’in adıyla dillere düştü ağıt,
Her evde yanar ocak, tüter dumanla sarkıt.
Firdevs bağında ah-vah eder incir kuşları,
Halil yatar toprakta, örtmüş karlar başları.
Sorarlar mı ki bir gün, kim vurdu, niçin vurdu?
Ne söylesin cellâdı, elini kana kurdu.
Yandım yatsıya dek, söner mi bu kor ateşler?
Köyün garip kavalı yanık türküler söyler.
Kadife dudaklarda susmaz kalbin yüz dili,
Sevda yollarında kaldı Halil’in izleri,
Kurşun düştü gökten, deldi bağrı Kozcağız’ın,
Sustu ezan sesi, koptu bağı ozanların.
Yandı gönül nefesi, ağlar yeli suların,
O gün vurulan Halil, ama ölen vicdanın.
Azrail’le söyleşir Halilî’nin hayali.
Kabristan hanlığı, iki metre bez temeli.
Şiirden geriye kalan satırlar:
“Toprak, yiğidi bağrına aldı; köy, ağıtını diline .”
"Her ağıt, bir köyün vicdanında yanan kandildir.”
16 Ekim 2025 / Perşembe / Bartın
Halil KumcuKayıt Tarihi : 16.10.2025 07:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!