Seninle sema hep maviydi, bembeyazdı bulutlar, bu gri havalar anlamaz beni.Şimdi Gökçebel’in tepelerinden denize bakıyorum.Bazen palmiyeler bazen de zeytin ağaçları perdeliyor maviyi.
Keşke aramızdaki duvarlar da palmiyeler kadar yeşil, zeytin ağaçları kadar hoşgörülü olsaydı…
Şu telefon tellerine dokunsam kokumu iletir mi sana?
Hani ay ışığına el sallardık aynı saatlerde, aynı dizileri izlerdik farklı kentlerde.Sonra da sabahı zor ederdik ya.KONUŞACAK NE ÇOK ŞEYİMİZ VARDI…
Kavgalarını özledim en çok.bir de arkası kesilmeyen sorularını…
Kızınca da, ne halin varsa gör demelerini…
Biliyor musun en çok neyi özledim?
Aslında sen de aynı şeyleri özlüyorsun hayır desen de…
Telefondaki ilk gülüşünü…. Tadı yüreğimde saklı, bana şiirler yazdıran…
Sonra bir türlü vedalaşamadığmız anlar…ve her telefon sesinde; inşallah arayan O’dur diye heyecanlandığım anları özledim..
Hatırlar mısın; KONUŞACAK NE ÇOK ŞEYİMİZ VARDI…
Mahşere kadar da o gülüşe şiirler yazacağım; beni dirilten gülüşe veda edemem ki…
Biliyor musun yağmur gözlüm,
Bugünlerde en çok hava durumunu seviyorum.yaşadığın kentin adını duymak iyi geliyor bana.
Geçenlerde plakanızı gördüm bir araçta, çocuklar gibi peşinden koştum.sürücünün bana bir bakışı vardı…oysa deli değilim ben…
Hani başbakan ilinize gelmişti.haberlerde seni görme ihtimaliyle erkenden televizyon başına geçtim.yoktun.ne olurdu sen de orda olsaydın..sadece iki saniye görseydim kalabalıklar içinde bile olsa razıydım..
Seni hatırladıkça canım yanıyor, kurşunlar saplanıyor anlamsız bedenime…ve nerde adını görsem orda kalıyorum.bir sürgünün yaşadığı kente özlemi ne ki, ölüyorum, ölüyorum…
öğrencilerim en çok yaşadığın kenti biliyor; ezberlediler her karesini..bir bilseler o kentte kimin yaşadığını….
Ve şimdi,
Daha çok anlıyorum, Leyla’nın kokusunu getiren köpeğe sarılan Mecnun’u…
Yusuf’una gözlerini veren Yakubu…
Hem denizde hem de balığın karnında tutsak; iki karanlığa mahkum Yunus’un özgürlük özlemini…
Bazen düşünüyorum da, bin yıl ömrümüz varmış gibi umarsız yaşıyoruz..oysa birimiz aniden ölse; bu ikimizin ölümü olmaz mı?
Kime şiir yazarım?
Kime koşarım yasak kentlerde? Kim küser bana,kim şımarır kahvaltı önceleri…
Kimi özlerim gurbet gecelerinde?
Elimde kala kala hasret ve acı kaldı.onları da alma elimden.sen yaşa yeter ki..BİZ yaşayalım..vuslatsız da olsa ömür…
Sesini kokunu duymasam da yaşadığını bileyim yeter..
BEGONVİL GÜLÜŞLÜ SEVDAM,
Sana doyamadım ama aşka da acıya da doydum.
İkisini de zirvede yaşadım,yaşadık…. Hani hatırlar mısın bir günümüz mutluysa diğer gün mutlaka hüzündü.hiç mutlu iki günümüz olmadı.hep bedel öderdik daha kavuşmadan bile..
Hayatta hiçbir HİS bu kadar büyütmedi ve hiçbir haz bu kadar mutlu etmedi…
Hiç bu kadar canım acımamıştı; acısız, özlemsiz bir saniyem bile yok.! Öyle çaresizim ki…
En çok da bunları anlatamadığıma üzülüyorum.
Hissettiğini biliyorum ama bunu da biliyorum ki, büyük aşkların acıları da devasa olur…
Bu aralar hayatımda üç şey var; dua, sen ve şiir…
Dua; yaşamamı sağlıyor, acılarımı hafifletiyor, yaradana sığınıyorum çaresizliğimde..
Sen; yaşama sebebimsin..uyanma nedenim,her şeyim….
Şiir; ruhumdaki çıkmaz sokaklara açılan pencere…
Şiir; seni bağırmanın en gizemli sesiydi
Tutuklanan düşlerimin renk renk çiçek açmasıydı
Özgürce, çocukça, insanca…
Susturulmuş çığlıklarımın diğer adıydı; şiir.
Keşke…keşke….
Hergün binlerce keşkeyle uyanıyorum ve yoruluncaya kadara keşkelerle başlayan paradigmalar yazıyorum talihsizliğime, yitik baharlarıma….
Sonra ağlıyorum ve yine ağlıyorum…
Önce çocuklarımın boş ranzaları vurdu beni, sonra sensizlik…ellerim şaşkın! Gözlerim bomboş..hiçbir şarkıda yokum..nereye gitsem oralı değilim..
Oysa gezmeyi ne çok severdim bilirsin..hiç bir yere ait olamamak nedir bilir misin?
Acılarımı kağıtlara savuruyorum, sonra buruşturup atıyorum..dudaklarım kağıtlardan daha buruşuk, ruhum paramparça…
Ve hatırlıyorum sevmek için ölmeyi bir çocuk öğretmişti bana..bir çocuk kadar olamadım; işte asıl bu öldürüyor beni.!
Beni düşünme.bilirsin kaderciyim ben.Rabbim ne derse o.Razıyım takdiri İlahiye.
Vuslat ya da özlem! .kaderden öte yol yok bilirim.
Ama yüreğim bir başka sevgiye hep kapalı kalacak.bana sevgi için ölmeyi öğreten birinden daha layık kim olabilir ki yüreğime?
Senden daha çok kimseyi sevemem ki..inan canım, başkasını sevme ihtimalini düşünmek bile beni utandırıyor.düşlerim kirlenir, anılarım lekelenir diye üzülüyorum.
SON NEFESİME kadar UMUDUM hep olacak.sen de unutma ve umutlu ol olur mu?
Mutlu ol, gülümse, yaşadığını bileyim yeter.
Sustum, susacağım ve rabbime emanetsin biliyorum.
Eğer ölürsem, hakkını helal et, talihsizliğime seni ortak ettiğim için.o huzur gözlerinde dirilir talihim belki demiştim..olmadı olmadı..milyonlarca kez özür dilerim
Affet beni seni de acılarıma ortak ettiğim için…
Olsun gözü açık ölmeyeceğim; mahşerde seni görme ihtimalim var ya…
Bu yazıyı okuyanlar deneme diye okuyabilirler.ama sen mektuplarımdan biri diye oku.
Belki de son mektubumdu….
23 Mart 2005
Yalıkavak-Bodrum
İbrahim EROĞLU
Kayıt Tarihi : 10.4.2009 10:05:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İbrahim Eroğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/04/10/konusacak-ne-cok-seyimiz-vardi-deneme-2.jpg)
Saygılarımla
Bu kadar yüce sevgiler neden acıyla biter?Neden?.Ben bir deneme yazısı gibi okumadım doğrusu İçte kalan,söylenememiş duyguların bir paylaşımıydı.Yüreğinizin aynasında gördüm sizi.Yaşadım adeta o buruk sevdayı.Öyle güzel ,öyle etkileyiciydi ki satırlar Keşke usta bir kalem olsaydım da daha fazla yazabilseydim bu bitmez tükenmez sevdaya
Bana bu noktada sadece kutlamak kalıyor bu iç sesi. Soğuk ama güneşli bir Ankara sabahından saygılar sevgili dost yürek
Hüsranla bitse de aşk güzel şeydir,
Aşkı tanımayan, ruhsuz bedendir
Bu duyguyu tatmak ne güzel şeydir
İnsan hayatına mana verendir...
M.Y.
TÜM YORUMLAR (105)