Burda ne yapıyoruz?
Bulunma ve var olma amacımız ne?
Düzenin bir parçası mıyız yoksa düzenin kendisi mi?
Kime uşaklık ederiz, kimi piyon belleriz?
Hakim kim sen mi yoksa susan mı?
Çıkarların çıkarımları kaç para?
Yönümüz, kıblemiz, adımız, sanımız!
Oysa bir kürek bir kazma alır bizi sevdiklerimizden
Ve bir lokma, muhtaç eder kulu kula!
İki dirhem bir çekirdek olmak üç paraya, farklı kılar mı palyaçodan bizi?
Yoksa kralın soytarısı sarayda asillik simgesi mi?
Güldürürken acı acı asalet mi damlar alnından?
Büyük kime denir, büyüklük nedir?
Söz hakkı? Ya kul hakkı? Emek... iş... çaba?
Kralların bile Tanrısal gücü yokken
Paranın satın aldığı sahte gülücüklerin kime?
Ve kahkahaların kaç aç insanı doyurur?
Ardın, tuzun, kuru; ya köklerin
Ne kadar derinde?
Çıt diye kırılır mı kalemin yargılayan tarafından?
Hep sana mı hayat?
Açlığın çok mu gerilerde kaldı yoksa
Unutacak kadarda mı umutsuzsun?
Seni tanıyorum sende beni...
Yeni değil tanışıklığımız!
Dengelerin bu değiştiği yerde
Dürüstlük yalanlarına boğulmak
Hangimizin gerçekliği?
Görüyorum arkanı
İçi boş, oysa doluluğuna kapılmışsın pervasız
Bu günün yarını var dünü olduğu gibi...
Düşmeye görür insan insanı; vurur el, vurur kahpeliği
Unutma köklerin derinliğidir var eden ve edecek olan
Dalın kırılır elinde kalır ıssızlığın
Bir başınalığın...
Yüzler selamsız kapılar kapalı
Bir o yana bir bu yana salınır... salınır
İp boyunda nefessiz kalır
Bir yaşamsızlık alır seni
Karanlık, ölüm
Sonrası yok sadece hiç
Hiçlik!
Kayıt Tarihi : 16.9.2022 21:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!