KIŞ ŞİİRLERİ

KIŞ ŞİİRLERİ

Onur Bilgin

Mevsimlerin kovalamacasında ebe olunca kış,
sobalanır hemencecik evler.
..

Devamını Oku
Mehmet Macit

Soğuk kış gününde, rüzgar esende,
Dans eder benimle, kar taneleri.
Üşüyen ellerim, buz kesende,
Dans eder benimle, kar taneleri.

Esen yel sesleri, türkü edende,
Yüreğimde yangın, soğuk bedende,
..

Devamını Oku
Fehmi Gildiroğlu

Kış Geceleri soğuk olur Ankara'nın.
Arabalar üşümesin diye
giydirirler.
Ayaklar kaymasın diye dikkatli
yürünür.
Dışarda yurttsuz yuvasız insanlar,
sokakta aç hayvanlar.
..

Devamını Oku
Niyazi Sakar

Topladım bütün mevsim dağlardan odamdadır tüm rengarenk çiçekler

Yıllardır kuru olarak hepside kış köşemde; baş köşemdeler

Nice günler mevsimler geçse, ilk veya son olsa baharlar düşsede cemreler

Hepside bir dağdan kokularını renklerini hem ağlar hem gizlerler...
..

Devamını Oku
Enes Bulut

Kış geldi gene karanlık yüzüyle
Işıklı günler geride kaldı
Şakıyıp öten bülbüller kırlangıçlar leylekler
Irak ve sıcak ülkelere gittiler

Sevindim hem de çok sevindim
Çünkü evlerinde kış uykusuna yatacak
..

Devamını Oku
Mehmet Akif Tiryaki

Hey Glikova bir bardak su getir bana
Çayı demlemeyi de unutma
Biliyorsun gece uzun
Yapış yapış hüzünlü duygular etrafta
Bir türlü bırakmıyorlar yakamı
Bu sene kış da bir hayli uzun geçiyor
Çiçek yumrularını topla topraktan demiştim sana
..

Devamını Oku
Melek Mıdıkoğlu

Kış geldi
Kış geldi baharlara salkımlar yerlere düştü
Gözyaşları akmaz, diller konuşmaz oldu
Kış geldi çiçeklere ovalara yazlara

Üzülme
Üzülme çiçek ruhlu güzel kelebek
..

Devamını Oku
Semiha Türkmen

Ey kış çalmasan yine kapımı
Kim olduğumu hatırlatmasan olmaz mı?
Niye estiriyorsun umutsuzluk rügarlarını?
Bense unutmaya çalışırken kim olduğumu
Çare yok geldim gene diyorsun
Oysa zamansız açan çiçeklerimle
Dallarım yeniden yeşerir sanmıştım
..

Devamını Oku
Ramazan Özerli


Uzun yıllardan bu yana yaşadım.
Aman Allah böyle kış görmedim.
Soğuk vurdu güneşde bile üşüdüm.
Soba başında böyle kış görmedim.

Geceler ayaz kömürlü soba ısıtmıyor.
..

Devamını Oku
Şenel Konuk

Ah be güzelim,
Bahardın, kış oldun
Gül oldun, sümbül oldun
Soldukça soldun,

Gün oldun, gündüzüm oldun,
Karanlık dünyama, aydınlık oldun,
..

Devamını Oku
Atilla Birkiye

Aşklar dizelere yazılmıştı; aşklar yüzyıllardır dizelere yazılageldi.

Tüm baharlarda martı sesleri, dalgaların lodos çığılığına karıştı, kanat çırpışları aşk dizeleri oldu engin maviliğin sonsuzluğunda.

Martılar aşk sırlarımızı saklamıştı.

Çok mu eskilerde kaldı...
..

Devamını Oku
Kağan İşçen

kış gelirken eskiden üzülürdü pencereler
çağla ağacının çil çil hüzünlü çocuklaşmasına
çiçek çiçek kesilen camlarda çaresiz uzaklığın
dışarısı görünmez olurdu korkularım yaz kadar sıkıcı
kan sıcaklığında uykulardan uyanmak istemezdim
kış gelirken eskiden yoktun gene yoksun
uyanmak istemiyorum...
..

Devamını Oku
Ömer Yurdun Eren

Mevsimlerden kış,namazlardan yatsıdayım.
Nice göçen dostlara her an yaklaşmaktayım.
Yüküm günah,gözüm yaşlı,dar yollardayım.
Sevgiliye giderim,perişanım utanmaktayım.
..

Devamını Oku
Kağan İşçen

kimi düşündüğümü sesimde solan ışıklar bilir
sen bu kentin uçsuz bucaksız sandığın sokaklarında
karanlığa terk ederken tınısını son kalp atışımın
güneşe sığınma kaçamaklarımda en acı tonu bir kış göğünün
yaban çiçekleri kadar isimsiz ve güzel bu sevda
sen çocuğumdun gülüşüyle ölümlere kumdan kaleler kurduğum

..

Devamını Oku
Meltem Kaya

“Kışları yaz yapan hüner yine dildedir”

Boz bulanık bir gecenin yolculuğudur bu
Hüzünleri uzak denizlere atarak yürüyen
Söz dinlemez bir çığlıkla umudu besleyen
Kapkara bir kış gecesinin yolculuğudur bu...

..

Devamını Oku
Ali Rıza Ünal

Alem kış ise için hep bahar olsun,
Bu ömür düş ise zatın gül nar olsun,
Bu harabın cehli cehaletten bir cefa,
Ondan gayrı varmıdır,her şey zünnâr olsun…
..

Devamını Oku
A. Esra Yalazan

Kıpırtısız bir gölün kıyısında, boyunlarını çok hafif bir rüzgârla eğen sazlıkların arasındaki sarı nilüferlere bakarken kökleriyle yuvalarına tutundukları ilk ânı hayal ettim. İnsandan çok daha uzun yaşayabildiği söylenen o mahcup bitkiler için zaman yoktu. Tohumlarını tabiata savuranları tanımıyor, bildikleri hayatla hiç vedalaşmayacakmış gibi sessizce salınıp duruyorlardı. Eğer insanın bitkilerle ilişkisi hakkındaki çok eski gerçekleri bilip, ‘başlangıç ve bitiş’ tasavvuruna sahip olabilselerdi, sert tecrübelerle yaşlandıkça bizim kadar rahatlayabilirler miydi?

Sonbaharın son cılız ışıklarıyla bulutlanan gölün üzerindeki tahta iskelede oturmuş, yeşil, minik kadifemsi başlarını hayvanlara özgü o bilinçsiz neşeyle suyun içine daldırıp çıkaran ördekleri izlerken, geleceği tutkuyla merak eden insanın başlangıçlara karşı böylesine hoyrat olabilmesinin gerçek sebeplerini merak ediyordum. Bir gece evvel yabancı bir otel odasında okumaya başladığım kitabın ‘âşıklarıyla’ sonunu sezemediğim uzun bir seyahate çıkmıştım. Onlara can veren yazar, başlangıç ânına adım attıkları efsunlu anları, birbirlerinin içinde nasıl kaybolduklarını, anılarla bedenlerinin eksikliklerini tamamlayan hikâyelerini o kadar çarpıcı cümlelerle anlatıyordu ki sonlarını hiç bilmek istemiyordum. Baktığım her nesnede, insan yüzlerinin gizli haritasında onları görmek, iç dünyalarını görünmez bağlarla ören mucizevî keşiflerine tanık olmayı arzuluyordum sadece.

Avery ve Jean’ın güçlü sevgisi, şiddetli bir akıntıyla sürüklenip şekillenen taşlar gibi yavaşça zihnimde hayat buluyordu. Avery, “hep motellerde buluşalım, yüzyıl beraber olduktan sonra bile” diyordu. Ben huzurla ve hınzırca gülümsüyordum. Günbatımının cılızlaşan ışığıyla önümden geçiyorlardı. Güneş geride bıraktıklarını aydınlatırken Jean o günün hareketsizliğinin sadece onlara ait olduğunu düşünüyordu. Küçük mutfak penceresinin önünde, ağaçların arasından süzülen rüzgârı dinleyip baş başa yemek yerlerken Avery, hayatında ilk kez o basit mutluluğu tattığı için kendisini bu dünyaya ait hissediyordu. Birbirlerine anlattıkları hikâyelerin içinde kendilerini şaşırtan cümleler oluyordu genellikle. Jean, “birini unuttuktan sonra bile mutluluklarının ya da hüzünlerinin sesini hatırlayabiliyorsun.Bedeninde hissedebiliyorsun” diyordu. O vakit içiniz burkuluyordu biraz. Unutmanın sandığınız kadar kolay olmadığını hatırlatıyordu size yazar. Karanlık ormanın içinde trenin tıkırtısı usulca kaybolurken, Jean aşk ânının, ‘tek bir gecede insanın tenine nüfuz edebileceğini, bir dalın ucuna toplanan su damlası gibi birikerek gelmediğini –tüm hayatını başka bir hayata geçirme ânı olmadığını- daha çok arkamızda bıraktıklarımızla tanımlandığını’ söylüyordu. Avery içinse ‘aşk ânı’ daha başkaydı. Uzun zaman önce içinde bir parça kopmuştu ve yıllar boyu sisteminde dolanarak kendisine acı veren bu tehlikeli parçayı sonunda tanımıştı. Artık o ağrıya dönüp şöyle diyebiliyordu: “Ah, demek o sendin.” Sonra yan yana uzanıp, avuçlarının içine Dünya haritasının yumuşak kıvrımlarını çizerek yıldızlı hikâyeler anlatıyorlardı. Avery onun kolunu okşarken, Jean aklına gelen bütün bitki isimlerini sayıyordu. Ve o sırada erkek onunla birlikte yaşlanmanın nasıl olacağını hayal ediyordu. Kadının geçmişi hakkında her şeyi biliyordu ve bu acısını keskinleştiriyordu.

Uyuyan bir çocuk gibi…
..

Devamını Oku
A. Esra Yalazan

Birkaç gün evvel Orhan Miroğlu’nun yeni kitabı için biraraya geldiğimiz restoranda “yıldız yağmuru” gecesini seyretmek için balkona çıktım. Şehir ansızın kaybolmuştu. Beceriksiz bir sihirbaz, yanlışlıkla Boğaz’ı, serseri vapurları, yıldızları, evlerin cılız ışıklarını, zarif minareleri, çatılarda durup dünyayı seyre dalan martıları, havada döne döne dolaşan sarhoş sayıklamalarını, her şeyi ama her şeyi yok etmişti sanki. Eski zamanlardaki gibi düet yapan sis ve vapur düdükleri de işitilmiyordu. Bir çocukluk anısı kadar tanıdık olan manzarayı yumuşak bir yorgan gibi örten sislerin ortasında öylece kalınca muazzam bir yalnızlık hissiyle ürperdim.

Nefes aldıkça kızgın kedi sesi çıkaran ciğerlerime rağmen oturup bir sigara yaktım. Bilmiyorum, belki o masalsı atmosferin çekiciliğine kapıldığımdan hayalet gibi yüzler belirdi sis bulutunun içinde. Her manada çok yakınımda olduğu halde ulaşamadığım “yabancı” insan yüzleri. İyi tanıdığımı sandığım ama düşününce iç dünyalarına nüfuz edemediğim dostlar. Sessizliğin çıtırtısıyla yırtılıveren, dalgın, esrik, kederli bakışların kimselerin göremediği karanlık kuyunun dibine doğru usul usul damladığı bir an... Kesif bir korkuyla birleşerek muhayyileyi kışkırtan hayaller... Bir de kış ortasında balkondan aşağıya sarkan şımarık, kırmızı sardunyalar... Puslu bir resmin içinde durmuş “sırlarımızın” ne kadar kıymetli olduğunu düşünüyordum. Bizi biz yapan, karakterimizi oluşturan özellikler sevdiklerimize itiraf edemediklerimizde gizliydi ama nedense onları itinayla saklamaya çalışıyor ve bu yüzden çoğu kez birbirimizi fena halde hırpalıyorduk. Loş odalarda sakladığımız hakiki benliklerimizi en çıplak haliyle gösterdiğimiz vakit sevdiklerimizi kaybetmekten korkuyor, gösteremediğimizde de “samimiyetsizlikle” itham ediliyor, bazen gerçekten de öyle davranıyorduk.


Yazar nihayetinde okunmak ister!

..

Devamını Oku
Kenan Mim Eryiğit

Çepçevre engel,hangi yana gitmek istersen.
Şiirlerde bilirdim,ayrılığı yalnız ben..
Uzaklarda kaldı ses,uzakta ten kokusu.
Şimdi yaşadığımsa; hep hayal-kış uykusu.!
..

Devamını Oku
Şahin Tokmak

Bir mikrop ki!
Düşünün…
İnsanda nasıl bir tahribat yapar.
Yâda
Bir mikrop ki!
İnsanda oluşan tahribatı önler.
Anadolu’da bir güzel söz vardır.
..

Devamını Oku