sessizliğin başka adı bu tüm harflerle paylaştıklarım.
dinledim :
“gecenin karanlığına ışık açılmaz, gece karanlık olduğu için gecedir.
eğer aydınlığa ihtiyacınız varsa, üzgünüm, güneşi beklemelisiniz.
ıslanmak için yağmur şarttır sokakta gezerken.
ve soğuk havaya küfredemezsiniz ince giyinmişken.
kaba hatlarıyla anlatmak lazımsa eğer, kabahat tümüyle sizde olabilir siz sessizce uyurken.
nefsinizi kontrol edemediğiniz için çevreye çamur sıçratmayı bir kenara bırakın, ayaklarınız hep çamur oldu bu yüzden.
sonra yağmur yağınca kızıyorsunuz ıslandınız diye.
yaz gelince denize giriyorsunuz, fakat merak eden yok denizin bu konu hakkında ne düşündüğünü.
yek beden dalıyorsunuz denize, fakat deniz kulağınıza azıcık kaçsa sura üfleyeceksiniz haddinizi yok sayarak.
diğer türler kendini ifade edemediği için en akıllı canlı sizsiniz, unutmayın.
e madem en akıllısı sizsiniz bu düzenin, e madem anlarsınız her şeyi en aklınızla, neden diğer türlerin ifadelerine bu sessizlik?
neden anlamıyorsunuz sizden olmayan hiçbir şeyi?
bütünleşmekten korktuğunuz için sürekli ‘bunu nasıl dışlarım’ hesabı içinde sendeliyorsunuz.
yeterince dışladıktan sonra yalnız kalacaksınız, bilmiyor musunuz?
yarın birgün, oldukça geniş bir mahzende, yeterli gıdanız yokken bunları düşündüğünüzde çok geç kalmış olacaksınız.
yahu kaybolacaksanız dahi anlam ararken kaybolun.
nasılsa anlam arayan biri daha kaybolur.
iki kişi aynı yere kaybolduysa bu kazançtır bir bakıma.
‘dur bakalım hangimiz daha çok kayboldu’ yarışına girmeyin.
dedi tanrı.
konuştum :
“fikirlerimin zekatıdır bu anlattıklarım.
tüm bu yaşananlar, olan biten her şey ve ölümler ve kalımlar ve hastalıklar ve sağlıklar ve iyi günler ve kötü günler ve ölüm bizi ayırıncaya dek.
en terli resimler, en gözyaşlı şiirler, en huzursuz şarkılar
ve nice adamlar, kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar.
ve elbet kalbinin derinlikleri, ruhunun sessizlikleri,
aklının durulması ve elinin terlemesi
ve beyninin uyuşması, ölümler, kalımlar, kadınlar.
yalnızlık arzusu, tek başınalık rızası, uyanıklık meselesi,
mevzuların en derini bir kaldırım yosması.
gül kurusu, sakız ağacının kokusu.
çam sakızı çoban armağanı.
ve akıllılar ve deliler ve akıllı olup delirenler ve deli olup akıl edenler.
kırk akıllının çıkartamayacağı şekilde taş atan o muazzam deliler.
bir olup çekirdek çitleyen magma insanları.
bir buket mimoza, azıcık kuru üzüm ve sessiz sinemalar.”
dedim.
ben anlamadım, sen anlamadın, o anlamadı.
"tamam" dedi tanrı.
"ben anladım" dedi "seni."
"neyi sustuğunu anladım" dedi.
"bırak" dedi, "sus" dedi.
o sustu, ben sustum.
ellerimi yokladım, yoklardı.
gözlerimi yokladım, yoklardı.
kollarım, bacaklarım, gövdem, ayaklarım, parmaklarım.
yoklardı.
ömrümün zekatıdır bu sustuklarım.
Kayıt Tarihi : 25.8.2019 11:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!