Bir saat, zamandan vazgeçmiş gibi,
Akrep ve yelkovan durmuş bir yerde.
Geçmişle şimdi arasında sıkışmış,
Bir ruh, yorgun adımlarla yürür çölünde.
Her nefes, derin bir uçurumdan çekilir,
Her bakış, kayıp bir yıldızın yasını tutar.
Görünmez zincirlerle bağlıdır elleri,
Ve kalbi, taşlaşmış bir volkan gibi atar.
Hatıralar birer bıçak misali,
Tenine dokunur, derine işler.
Bir çocuk sesi yankılanır uzaklarda,
Ama o ses, asla geri dönmez.
Hayat ona hep bir savaş sundu,
Zaferin olmadığı meydanlarda.
Yaralar, madalya gibi taşıdığı süsler,
Ama hangi gurur dindirir bu ateşi?
Geceler, karanlığın en koyu hâliyle gelir,
Rüyalar bile sığınacak liman olmaktan çıkar.
Sabahlar, yeni umutlarla değil,
Daha da ağır yüklerle doğar.
Ama o hâlâ ayaktadır,
Kırık zamanların ortasında dimdik.
Bir çiçeğin betondan fışkırması gibi,
Acının ortasında hayata tutunur.
Ey yalnız savaşçı,
Unutma, içindeki karanlık
En parlak ışığını saklar.
Ve o ışık bir gün seni bulur,
Tüm kırıklarını birleştirmek için.
Küllerinden doğacak bir hikâye var sende,
Karanlıkta büyüyen bir yıldız gibi.
Ve bu hikâye, her şeyin ötesinde,
Acıya direnenlerin sesi olacak bir gün.
Kayıt Tarihi : 25.12.2024 02:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!