Bir içli ağıtla susar son perde,
Karacaoğlan'ın yattığı yerde
Hasret tüter yâremden, gönül derde
Düştükçe, dinmez bir sızı dem
Kopmayınca koptum ben ebediyyen,
Gitmez akıldan o sırrın feryâdı;
Şanlı sancağın altına yakışmayan ayıbı
Sırtıma saplanan kör hançer gibi dem
Gurbet ocağıdır, yollar sarp, o yaya,
Ufukta birleşen raylar misâli;
Balkanlar'dan Türkistan'a seslenen,
Topraktan asumana çıkan dem
Ne mazi ne atînin zafer ile sancısı
Mazide kalan atının yankısı;
Telgraf taşıyan o ince tele
Konan kuşun getirdiği haberde dem
Ozanlar diyarında duman çökse de,
Aslanlar Hak yolunda iz sürerken;
Yâr özünde türkü söyle nar sözünle,
Gözümden küçük bir damla düştü dem
Her sevgi bir düğüm atmış koluna,
Mızrabın güle savurduğu seste;
Öksüz tarı, tutsak curası ile
Kalkınan destanın nârası oldu dem
Meydanda cenk sert olur, durmaz yaram
Kırkın biri bana büyük hediye ile gam
Yanan yüreğime su serpmiş duman gelir,
Külümü çöle savuran meltem gibi dem gelir
Sevgimi bile bile yola işledin sen,
İster yıldızlar sönsün, dağlar dönsün;
Hürriyet vaat eden o kutlu nefesten,
Zulme inat yükselen sesinde son bir dem!
Kayıt Tarihi : 2.11.2025 02:08:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!