Ayrılınca ikimizde ölmüşüz
ama sadece beni gömmüşler...
Hani derler ya; her insan kendi acısında boğulur.
Doğru... her insan sevdiği kadar gömülür.
Sonsuza kadar affetmeyeceğim diye kurulan cümleler.
Sonsuza kadar seveceğim diye
dilden dökülen kelimeler.
Hepsi yalan!
İnsan ömrünün bitmeyeceğine, yaşadıklarının
sona ermeyeceğine inanır da,
söyleyebilir mi bu yalanları?
Söyler ! söyler de...
Bilmez ömür bir nefes ,ömür göz açıp kapamak kadar...
Yarına bırakılan sevgiler yarına bırakılan sözler,
derin acılar, vaatler.
Yüreğinizde mi sızlamaz hiç merhametsiz, vicdansızlar.
Hangi insan sevdiklerine böyle kötülük eder...
Oysa kimler geldi kimler göçtü bu yalan dünya dan...
Ömür bitmez sananlar, yarın ölecekmiş gibi
yaşayanlar, yaşamayanlar...
Bak gözlerime, bu gözler; ne güzel insanlar gördü.
Adile Naşit, Kemal Sunal, Tarık Akan, Fatma Girik,
Sadriler, Münirler, Zekiler gitmediler mi sanıyorsun?
Ya bu kulaklar; ne güzel sesler duydu.
Neşet ertaş, Müzeyyen Senar,
Müslüm Gürses, Ahmet Kaya,
Esmeraylar, Tanjular, Kazımlar.
Ah be cancağızım;
Kimi sesini, kimi görüntüsünü
bırakıp gitmedi mi sanıyorsun?
Ey fani farkında değil misin?
Ne bu dünya baki, nede sen baki değilsin.
Bu güne kadar kimi dinlediysem kime kulak verdiysem,
kendi acılarım çıkıyor ortaya.
Başkalarına ağlıyor sandığım gözlerim,
kendi acılarını akıtıyormuş meğer.
Şu lanet olası yaşadıkların dan
bir türlü dersini almıyorsun.
Bir türlü kulak asmıyorsun
dilim de tüy bitiren cümlelere.
Bilmiyorum neyin peşindesin?
Neyin hesabını yapıyorsun?
Bak sana bir çift sözüm var
söyleyeyim de dinle.
Doğduğunda sevinçten koştururlar.
Büyürken ha bire hedef koyarlar.
İlk okul, orta okul, lise
olmazsa olmaz üniversite diye tuttururlar...
Sonra... Erkeksen askerlik yap adam ol,
kızsan çehiz düz gelin ol diye ömrünü yer bitirirler.
Doğru bir aileye sahipsen hayat sana göre şekil alır,
seni anlamayan bir ailen varsa
hayat senden çok şey alır.
Yaşamın işkence gibi gelir,
hayallerin umutların yüreğinde kilitlenir kalır...
Sen belki müzisyen olmak istersin,
belki aşçı, belki oyuncu.
Ne sevdiğin adama verirler, ne de sevdiğin kızı alırlar.
İstediğin mesleği hiçe sayıp,
doktorluk, mühendislik belki eczacılık hedef koyarlar.
Ne için bu hırs? Ne için bu yanlış?
Tutuculuk, yobazlıktan mı?
Paraya pula köle olmaktan mı?
Hangisi ne bileyim?
Hadi sen söyle, ben de öğreneyim.
Oysaki zengin ol, fakir ol
yediğin bir kap yemek, içtiğin bir tas su değil mi?
Unutma mutluluk var avuçlarında;
parayla satın alınamayan,
sahteliği için de barındırmayan.
Şu kısacık ömür de mayası sevgi olan, aşk olan.
Her insanın isterse yaşayabileceği
ama kısa ama uzun bir zaman.
Sen hangisinin peşindesin söyle?
Hangi yoldan akıp gitmek istiyorsun anlat?
Toprak aldığını geri vermiyor arkadaş.
Sevdiklerine zaman ayıracaksın.
Mutlu olduklarını yapacak,
seni mutlu edenlerle yaşayacaksın.
Geçmişi gösteren
küçük pencerelere dalmakta nedir?
Yaşadığın anın büyük penceresinden,
tekrarı olmayan zamanlarını doya doya yaşayacaksın.
Acılarını göz yaşlarınla yıkadın sen
başka hangi su temizlerdi yüreğini söyle?
Bunu aşamaz ezilirsen
tepkisiz soğuk biri olarak hayata devam edersin.
Bırak daralsın göğüsün, kesilsin nefesin!
Emin ol...
akıttığın gözyaşın kadar kalmadı bu dünya da yerin...
"EbolteN"
Ertuğrul BoltenKayıt Tarihi : 22.2.2023 16:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!