kuyu kazdım karanlığa
kuyu derin olmayan
yıldız çıktı bahtıma
geceyi anlamayan
sus dedim hiç konuşma
o bakamayan ürkek, gözlerini özledim
gelincik kadar narin, ellerini özledim
tınısında tazecik sevda çiçeklerinin
kokusu ve renginde o sesini özledim
sadece sana esen, saçından akıp giden
Duruyordun önümde
Bir ekmek kuyruğunda
Defalarca saysan da
Çoğalmıyor kuruşlar
Yaşlı avuçlarında
Gözleri dolunca dağlarımın
Bir duman sarar yanaklarını
Akıp gider zirveden denize
Su sesi karışır rüzgâr sesine
Buzda vardır bulutta dere içinde
Akşama çok var daha, derken hava kapandı
Yavaş yavaş ak duman yatağına uzandı.
Derelerden su içip çimenleri okşadı
Alıp beni içine alıp götürsün derken
Yanı başımda durup sessiz sessiz ağladı.
Hüzünlüyüm, keder var, biraz da tasa
Ruhum kırık dökük, küskünmüş bana.
Manzara hiç hoş değil, harap ve bitap
Çarem olur mu acaba, birazcık şarap.
Meğer herkes içermiş, aslında kana kana
Kopacakya bir fırtına, etraf puslu, koyu gri dumanlı
Deniz parçalayacakya kıyıları, sökecekya kayaları
Kabarıp kabarıp dururda, çatarya o kalın kaşlarını
Yok korkmam gidemem, tanırım onun bu havalarını.
İlk damlalar düştü bile serin sulara, karardı kapandı hava
sen olacaktın
sen şimdi, şimdi ki
şimdi ki değil, şimdi ki ben
ben ki, şimdi hiç ben de değil
karıştık
Sabır taşı olsa çatlardı orta yerinden
Dalgalar acımadan vurur yeniden
Kar boran yağmur göklerden
Bulutlar geçer tependen
Gurup vakti beklerken
Bitiverir aniden,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!