Kendi Yaktığım Köprüler

Milad Hekimiazer
36

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Kendi Yaktığım Köprüler

Gözyaşlarını tutamazsın bazen,
Bir yalan bulur, çıkarsın erkenden.
Sessizce silersin tüm izlerini,
Kimse anlamaz, acı çeken senden.

Birikir içinde söylenmeyen söz,
Her biri yük olur, her biri bir köz.
Kendi dünyanda sessiz bir savaş,
Maskenle gizlenir, içindeki öz.

Uzun yollar yürürsün tek başına,
Gözlerin dalar bir hayal taşına.
Ama eve vardığında susarsın,
Kimse bilmez hallerini başına.

Sonra çocukluğun gelir bir anda,
O masum çocuk saklanır zamanda.
Sar onu sıkıca, yalnızdır çünkü,
Ne derdi unutur, ne güler kanla.

Dünyanın acısından kaçıp sana,
Gözyaşlarıyla dökülür yana yana.
Sessizce konuşur, ağlar içinden,
Seni bilir yine, döner hep sana.

Bazen bir ilişkiyi sürdürmek istersin,
Çünkü dayanamazsın boşluk hissine.
Tıpkı çürük dişi çekmekten kaçmak,
Ağrıyı bastırır, düşünür derinle.

Belki yanlıştır, ama çoğu böyledir,
Tartışmalara sabrın eksilir.
Sevgi tükenmişse, saygı bitmişse,
Bazı yokluklar varlıktan iyidir.

Kendi ellerimle yaktım köprüleri,
Mesafeler açtı sustu her sesi.
Ama neden en çok ben ağlıyorum,
Her şeyin suçlusu ben değilim ki!

Ve bir de unutmayın, kimseyi bekletmeyin!
Uzun bekleyişler derinden ezer.
Bekleyen kişi bir daha aynı olmaz,
Eskisi gibi ne güler ne de sever.

Sonunda içimde çocuk bile susar,
Yüzüm gülse bile ruhum paramparça.
Acılar bir iz bırakır derinlerde,
Ve kaybolur insan bu yükün altında.

Milad Hekimiazer
Kayıt Tarihi : 9.1.2025 17:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Pencereden dışarı bakarken, hayatın üzerime bıraktığı ağırlık kemiklerime kadar işlemişti. Sokaktaki insanlar birer gölge gibi hareket ediyor, yüzlerinde ne bir duygu ne bir gerçeklik izine rastlıyordum. Düşündüm: Belki de ben de onlar gibiydim. Belki çoktan bir maskenin ardında kaybolmuş, kim olduğumu unutmuştum. İçimde bir çocuk vardı. Yıllar önce gülüşleriyle hayatı aydınlatan, ama şimdi sessizce köşeye çekilmiş, yaralarına sığınıyordu. Bunca acı ve hayal kırıklığından sonra bile hâlâ beni terk etmemişti. Onu hep görmezden gelmiş, susturmuş ve gözyaşlarını duymamıştım. Ama o gece… O gece, beni kendisiyle yüzleşmeye zorladı. Kendi ellerimle yaktığım köprüler gözümün önüne geldi. Bazen insan, kurtulmak istediği şeylere daha çok bağlanır ya, işte ben de öyleydim. Bekleyişler, sessiz acılar ve sustuğum her kelime içimde bir düğüm oluşturmuştu. Kaçtığım her şey, sonunda beni yakalamıştı. Gözyaşlarım sessizce yanaklarıma süzülürken, içimdeki çocuk fısıldadı: “Neden beni bu kadar yalnız bıraktın? Neden beni kimsenin olmadığı bir yerde gömdün?” Ona cevap veremedim. Çünkü kelimelerim, tıpkı ruhum gibi paramparçaydı. O an anladım. Tüm maskelerim, gülümsemelerim, güçlü duruşlarım… Hepsi bir yalandı. İçimdeki savaşta kazanan yoktu, sadece kaybolmuş bir ben vardı. Artık biliyordum: İnsan en çok kendiyle yüzleşmekten korkar, çünkü en derin yara, kendi içinde gizlidir. Ve bazen bu yükü taşırken sessizce yok olur. Ama işte o çocuk… İçimdeki çocuk… Hâlâ oradaydı. Ve bana şunu fısıldıyordu: “Beni unutma.”

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!