saat kaç ve neden; yorgun bir vapur düdüğünde
gözlerimden hareket etme gereği duyuyorsunuz
yelkovanlardan, rüzgar değirmenlerine doğru; nuzèvre mu?
ne kadar ıslak bir iskele bıraktınız geriye bilseniz!
içinizden, tutunup ta çıkabileceğim bir el bile yok!
düş izleriniz var bir tek, elma kurdunun dişlerinde
içindeki irkilmeden kaçıyordu kadın
göğüs uçlarındaki belirtiden
tanımı yoktu belki, biriken sıcaklığının
tenini bulanıklaştıran elleri
hızla batıp çıkıyordu içinden
yalnızlığın o renksiz mavisi
bir gün açarsa düşlerinde
her şeyini doğduğun o beşikte bırakıp
başka bir ölüm için renkler ararsın
oysa içinde yeni doğacaklar
ıslanmış/ hep unutulmuş bir yerinde hayatın
içinde hep bir başkalarının/ hayal kırıklığı
hangi düşe sığınsa kadın/mutluluğunda bir erkek
hangi erkeğe sığınsa kadın/dudaklarında bir başka kadın
sarışın uzun boylu bir kızcağız
çıktı/büyük londra otelinden
biz anadan doğma üsküdarlıyız
biliriz elbet kimin vapuru nereye gider
bardaktan boşalırcasına boşalıyoruz
kallavi yokuşundan
- sırtını sokağın ucuna dönmüş, sıradan bir karşılaşma olmasını istemiyor gibiydi.
uzaktan dans eden vapurlara benziyordu. bir süre gitti - geldi iki sokak arasında
belli ki, mutluydu! ellerini üzerinde koyacak bir yer bile bulamıyordu. heyecanlıydı
ve beklemek, bu heyecanını daha da arttırıyordu.
(hayatımıza katılan her yeni insan, bir öncekinden daha mı heyecan vericidir) ?
kavuşamaz yarim
gözlerin beklemeyi yitirdiyse
bir duvarın arkasını düşünüyorsan hala
ötede bir sen daha yok
bir sen olmayınca ötede
sızdırmaya başlar duvar
oysa eylül bahardı
yanık bir kahve kokusu gibiydi hayat
içinde tütsülenmiş anlarımı kutsadığım
oysa bahar
ergen kız çocuğundaki
-1-
sessizliğiyle fazla kalabalık
bir sabah yanaştı ellerime
gözleriyle paris'liydi
adı yalnızlık
içimde bir ırmak gibi aktı durdu gecelerce
bir yol ayrımında karşılaşan
iki farklı yalnızlıktılar onlar
- sadece bakıştırlar
yüzünü çevirdi kadın
erkek birkaç adım attı
- tedirgin!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!