Neydi ki bu dilsiz kahır,
Atıl bedenlerin şah deminde,
Ve âmâ gözlerde böyle...
Sevdiğim her günün cezası sanki
Senli sensizlik...
Oysa,
Birgün esrarından azade bakarsa gözlerin ruhumun derinine,
Bilesin;
Kaçamadığım gözlerin hala benim
Gidememenin acısını yüklerim de yıldızlara
Gecenin siyahı boyar sensizliği.
Griye çalar büsbütün renkler,
Üzülmüyorum artık,
Özlemiyorsam eskisi kadar demek,
Nasıl gittiysen benden,
Nasıl sevdiysem,
Nasıl unuttuysam,
Nasıl üzdüysem,
İçim bir kavimler göçü,
Gitme desene bana,
Susuyorum belki ama,
Çığlıklarımın şavkı demir dağında…
Dışımsa sana gülümseyen bir çocuk
Geçen gün ellerini tuttum tesadüf,
İsmimi lâl koy bundan sonra,
Nazarsız noktayım belki sana…
Eskimiş duvar halısındaki bir sökük gibi içim,
Kimsenin farketmediği….
Tanrıların kılıcı mı keskin bilinmez?
Gözlerin der susarım…
Şairlerin kıskandığı şiirlere benziyordu gözleri.
Bakışları kahve kokusu gibi kesif.
Ve,
Stepler gibiydi hudutsuz.
Bense yılkı atlar misali kaçıyordum.
O Gözlerden
İlk günah gibi sevdim seni,
Ruhumu pazara serdimde almadın,
Yarısını verdim hiçbir şeyimin,
Kalbimin yarısı oldun pazarlıksız…
Herkes sevabını ararken
Günahkar dünyanın.
Siyaha boyamadan tüm renklerimi
Sana ayırdım mavinin en güzel tonunu
Gözlerine bakamadığım her günümde
Kahveyi özledim kehribar fincanında
Seni sevmenin daha güzelini aradım
Aşıklar edebiyatının tüm lügatlarında
Di-li geçmiş zamanda kusursuz bir cinayet tasarlandı fakülte yokuşunda…
Kısalan saçlarına inat
Saçma bir yaşam uzadı uzadı…
Kısmi felçlerle geçti
yaşam ünitesinde fecri ati…
İnsan aşık olduğunu ne zaman anlar peki?
Ve tarih boyunca
Bilinmek ve anlaşılmak
hiç bu kadar acıtmayacaktı…..
Hep çocuklar kandırılacak değil ya,
Bu sefer içimdeki çocuk beni kandırdı,
O çocuk sana çok aşıktı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!