Kaynamış süt kokusu... Şiiri - Dem Neva

Dem Neva
6

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kaynamış süt kokusu...

Not almadan hatırladıkların azaldıkça,
Gelir konar burnuna; kelebek edasıyla havada süzülen kokular.
Ahhh o kokular...
Artık zihninin en güzel çalışabildiği sanki bir tek o anlar var...
Dudağında tebessüme dönüşen, gözlük camına doluşan buğular...
Taşmasın diye başında dalgın beklediğin, kaynayan sütün kokusu bir anda ellerinden tutar;
Seni küçük bir çocuk olduğun kaymaklı süt tadında sabahlara uğurlar...
Bak burada her şey tertemiz bir ırmak gibi,
Ne kadar da berrak anılar!
Annenin gençlik yüzü...
Sabun kokulu odalar...
Çerçevelerin izi çıkmış, sararmış duvarlar...
Abinin oynamana izin vermediği misketleri,
Babanın ağarmamış bıyıkları,
Vergi iadesi zarfları ve tek tek incelenip ayrılmış alışveriş fişleri...
Salon halısının otoyol vari desenleri...
Kibrit kutusunu arabaymışçasına az sürmedik değil mi?
Tüplü televizyonda en maceralı kovboy filmleri, evliya çelebi, bizimkiler dizisi...
Komşu teyzenin katalitikten rengi solmuş yeleği,
Aynı sebepten köşe olmuş tüpçünün motosikletinin sesi...
Apartmanın her seferinde başka renge boyanan korkuluk demirleri...
Sokaktaki bütün dükkanların dizilimi...
Bak yufkacı da orada aldın mı pişmiş yufka kokusunu da şimdi?
Kasetçiden, yoldan her geçen torostan, şahinden, serçeden gelen
Orhan, Ferdi ve Müslüm arabeskleri...
Oyunlar oynadığımız kapımızın önü,
Voleybol maçlarımızın eğreti ipleri,
Sağa sola savrulmuş su şişeleri,
Bir köşede evciliğe devam edenlerimizin fatoş bebekleri...
Bağrış çağrış oynadığımıza kızan teyzenin;
Balkonundan uzattığı sitem dolu cümleleri...
Komşu kızının pembe patenleri...
Ahh o patenleri...
Alamayız diye boya yaptığı evden verilen, babamın bana teselli bisikleti...
Aaa bak allı güllücü amca da yine tam zamanında geldi!
Hangi burukluğa iyi gelmedi ki?
Allı güllü, elma, pamuk onlar yetmezse horoz şekeri?
Eksik kalır; sesi sokağa eşlik etmezse, çıtır pıtırların keyfi...
Hele bizden büyüklerin mantar tabanca, kız kovalayan ve tabi torpilleri...
Her sabah acele edelim okula geç kalmayalım emi?
Yüksek tavanları geniş merdivenleriyle okulun o heybeti..
Masallardan fırlamış bir saray gibi değil miydi?
Ahh o merdivenleri..
Etek tutarak prenses edasıyla inmek için, az tuvalet izni almadık yalandan hani...
Bu hayalden habersiz öğretmenimin, gözlükleri...
Hiç değişmeyen, rujunun rengi,...
Yeni çıkmış renkli tebeşirleri...
Sıra örtülerimizin esnemiş lastikleri sizi de unutmadım hiç tabi.
Teneffüs zili, kantinde birbirini ezen zengin bebeleri,
Deliler gibi bahçeye fırlayan çoğu mavi; kalanı siyahtan kurtaramamış
O yılların dantel yakalı, önlüklü öğrencileri...
Ev yakınlığını bahane sayılmasaydı keşke;
Her gün beni de alsaydı çıkışta evden birileri...
Çoktan pişirilmiş öğle yemekleri...
Hiç bitmesindi ödevlerden önce nizami izlenen o kanalın çizgi filmleri...
Pazara gitmiş, elde çamaşır yıkamış üstüne temizlik ve yemek yapmıştı, mahallenin çalışmayan işçi anneleri...
Yorgun babaların çatlak içindeydi kocaman emektar elleri...
Akşam yemeğinde nasihat dinliyor, azar bile işitiyordu mahallenin en delikanlı abileri...
Konu komşuya oturmaya gidiliyor, çaylar içiliyor,
Yanan sobanın üzerindeki portakal kabuklarını yerinden edişine gülüyordu sanki yılın ilk kestaneleri...
Masal teyze de bittiyse haydi çocuklar yatağa!
Nerede iyi geceler öpücükleri?
En korkusuz uykularına vesile olacaktı salondan odalara yayılan ışık;
İzin verseydi bekçisinin düdüğü ve bozacının bariton sesine karışan okey taşlarının sesi...

...

Gördün mü? Az kalsın taşıracaktı sütü; anılarda kaybolurken bu dünyadan sıyrılmak isteyen birileri..
Bir gün gelsen beni de alsan olmaz mı çocukluğum?
Hem ben bu kadar kötü bir zamana büyümek istemedim ki...

Dem Neva
Kayıt Tarihi : 21.1.2025 18:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!