Kavramların kayması.. Şiiri - Yusuf Aygun

Yusuf Aygun
27

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kavramların kayması..

KAVRAMLARIN KAYMASI ANLAMLARIN KAYBOLMASI

Kavramlar, bir toplumun yada medeniyetin kültür kodlarıdır.Bu kavramlarla ortak düşünce ve inancı paylaşır ortak hisler duyarlar.Bir medeniyeti yahut felsefeyi yozlaştırmanın en kolay yöntemi onun müntesiplerinin kavramsal hafızasını ifsat etmekten geçer. ‘hayvanlar koklaşa koklaşa,insanlar konuşa konuşa anlaşır.’atasözü sosyal barışın dil ve müşterek kavramlarla mümkün olduğunun bir ifadesi olsa gerektir.Bu aynı dili konuşan uluslar için böyle olunca dolayısı ile ortak kültür ve inanç sahibi farklı milletlerin kaynaşması ve anlaşabilmesi anlamında daha köklü ve uzun paylaşım gerektiren bir meseledir.Bu gün Avrupa toplumu bunun farkında olduğu için ortak dil ve kavram zemini oluşturmaya devam etmektedir, yine alfabeleri çok zor olan toplumlar bu kültür birliktelikleri ve kodlarını muhafaza için direnmektedirler.Kendi dilini kullanabilmek için uzun süren savaşlar veren toplumlar var olmuştur,yine bu gün batı toplumu dili kültürel ve ekonomik sömürünün aracı yapmaya devam etmektedir, İngilizce bunun en iyi örneğidir,yıllarca Fransızca ve Latince bu işlevi devam ettirmiştir ve henüz tıp dili Latince’dir.bir çok İslam ülkesinde maalesef eğitim ve ticaret dili bazılarında ise genel kullanım dili İngilizce ve diğer batı dilleridir. bu gün Müslüman ülkelerin caddelerini gezip ticarethanelerinin tabelalarına baktığımız zaman hep bu bahsettiğimiz batılı ülkelerin dillerinde isimler görürüz,Müslümanların konuşma dili de bilinçsiz kullanılan batılı sözcük ve kavramlarla doludur.
Bu girişten sonara bizim işleyeceğimiz esas konu İslam-i kavramlardaki kayma ve bunun neticesi olarak ta İslam-i algılama biçimimizdeki kargaşa olacaktır.Kuran korunmuş bir biçimde aramızda bulunduğu halde anlayışımız ve yaşantımızın Kuran ve Sünnetten fersah fersah uzakta olmasının ve de bölük pörçük oluşumuzun en bariz sebebi kavramlara yüklenilen manaların ifsat edilmesinden kaynaklanmaktadır.Bu bozulma ve kayma bazen siyasi bazen sosyal bazen da kültürel sebeplerle olmuştur.Siyasi olarak Emeviler veAbbasiler le başlayan baskıcı ve saltanatçı tarihi süreç hem bir çok kavramın asli hüviyetini kaybetmesine hem de olmayan bir çok yeni kavramın türemesine sebebiyet vermiştir.Fetihlerle beraber İslam’a yeni giren toplumların kendi kültürlerinden taşıdıkları kavramların zamanla İslam’a sokulması ve İslam’dan zannedilmesi siyasi baskılara verilen tepkiler v e yeni hizipleşmelerle de bir çok kavramın ya farklı anlamlara kayması yada bir takım yeni kavramların literatüre girmesi bir de felsefe ve yabancı kültür unsurlarının yoğun biçimde devlet ve saray eliyle tercüme ettirilmesi ve kültüre sokulması bu kültürler etkisiyle Kuran’ı ve Sünneti yorumlama çabaları bu kavram kargaşasını artıran sebeplerdir.Daha önceki ümmetlerinde dinlerinin temel mesajından sapmaları bu kavram yozlaşması sebebiyle olmuştur.Kuran İsrail oğullarından ve Yahudilerden bahsederken ‘onlar kelimelerin yerini değiştirdiler.’Bkz Nisa 46 Maide 13., ‘Dillerini eğip bükmek,yoluyla şuna helal buna haram demek suretiyle Allah’a iftira ederler.’Bkz Ali İmran78der Hıristiyanlar içinde ‘Dinde Ruhbaniyet ihdas ettiler Hadid 27…’….şeklinde ifadesini bulur.Kuran bütün bu ifade ve örneklerle Yahudi ve Hıristiyanların dinlerindeki yozlaşma ve sapmanın sebebini kavramsal kayma ve gerçek anlamlarından uzaklaşmaya bağlamaktadır.Allah yine Yahudileri uyararak peygambere’ Raina demeyin Unzurna deyin.’Bkz. Bakara 104diyerek kavramların yerinde ve iyi niyetle kullanılmasını emretmektedir.
H.z peygamberin vefatıyla –özelliklede mihne (fitne) döneminde-meydana çıkan siyasi çatışma ve çalkantılar neticesinde yönetimin saltanata dönüşmesi ile beraber bir çok temel kavramın asli hüviyetini ve kimliğini kaybetmesi ve bir çok yeni kavramın literatüre girmesi söz konusu olmuştur. Biz burada konuyla ilgili bazı temel kavramları örnek olarak paylaşmaya çalışacağız.Esasen bu konu çok geniş bir araştırma konusudur ve bu konularda parça parçada olsa bir takım çalışmalar yapılmıştır.Biz bu konuda konun bir boyutunu teşkil edecek bazı kavramları ortaya koymaya çalışalım.Mesele burada bahsedeceğimiz kavramlardan ibaret olmayıp bu kavramlar sadece örnek teşkil etmesi anlamında zikredilmiştir.
İman:Kavram olarak kelimey’i Tevhit ön şartıyla başlayan –ki diğer iman şartları bu kavramdan mülhem açılımlarıdır-ve ilk kelimesi nefiy ‘la’sı yani ret ve inkar olan bu kavramın tarihi süreç içerisinde inkar edilecekler bölümü yani sahte İlahlar ve ilahlaştırılanlar(Tağut- ki bu kavramda daha sonra anlamı daraltılıp sadece şeytan olarak anlaşılır olmuştur.) kısmı unutularak kelamik tartışmalar içerisinde kavramsal anlam kaymasına uğramış ve iman sadece kabul yani tasdik boyutuna indirgenmiştir tabi ki bu netice itibariyle imanı bozan durumların(şirk) kavram kapsamının dışında kalmasına sebebiyet vermiştir müstekbir ve Tağut yöneticiler ümmeti diledikleri gibi yönetmeyi becerebilmiştir artık bu zevatın ben Müslümanım demesi ümmet için iman tanımı içerisinde doğrulanabilir bir hal almıştır.O sebepledir ki İslam hukuku kamusal alana müdahil olmaz diyen Tauti rejim ve zevatı ümmet iman dairesinde değerlendirebilmektedir.Bu meseleye esasen sebebiyet veren islamın siyasi çalkantılar dönemlerindeki oluşan siyasi mezhep hizipleşmeleridir.sırf belli hizip tanımına girmemek adına yapılan bazı yanlışlardan biride Sünni kelam ekolünün Mutezile mezhebindeki Tevhit ilkesini görmezlikten gelmesi dolayısı ile sağlıklı bir iman tanımı oluşturamayışıdır.Bu anlamda Tevhit kavramı da Allah’ın zatı itibari ile birlenmesi olarak algılanmış sıfatları anlamsal olarak daraltıldığı için bu anlamdaki tevhit kavramı içi boş bırakılmıştır.Misalen Rab kavramı terbiye eden ve rızıklandıran olarak tercüme edilip yönetme yetkisi sadece kendisine ait olan yegane kanun koyucu anlamı geçilince tevhidin siyasal boyutu ortadan kaybolmuştur bu iktidarını hiç kimseyle paylaşmak istemeyen saltanat anlayışının İslam dünyasına hakim olmasını sağlamıştır..Bu konudaki örnekler için Mevdudi nin Kuranda Dört Terim kitabına bakmak yeterli olacaktır.
İbadet: Tazim,itaat,boyun eğme,emrine uyma,hükmünü kabullenme gibi anlamlarda Kuranda sıkça kullanılan bu kavram süreç içerisinde sadece şekli lüterallerden ibaret algılanmaya başlanmış dolayısı ile bir anlam kaymasına uğramıştır. Böyle olunca da kulluğun alanı daralmış ve Allah dışında farklı varlıklara yapılan tazimlerin şirk olduğu anlaşılmadığından iman ile şirk alanları birbirine karışmıştır.
Hilafet ve İmamet:Hilafet Kuranda İnsan cinsi için kullanılan dünyayı imar ve ihya vazifesi ile alakalı genel bir kavram iken sonradan İmamet le eş anlamlı siyasal bir içerik kazandı bunda da sultanların seçim ve liyakat esasına dayalı ve bütün Müslümanlara has olan yönetme hakkını kendi uhdelerine almaları ve ümmetin kendisini seçecekleri belirleme hakkını gasbetmeleri neticesinde kavramsal sapmaya uğrayan bir kavram olması rol oynadı.İmamet ise ümmetin bu hilafet vazifesini kullanma hakkını verdiği kurumsal makamın adıdır.Bu kavramda siyasete ve mezhepsel hizipleşmeye kurban edilmiş Şiada imani bir kavram iken ve belli bir zümreye (Ehli beyt) Sünni kelam içerisinde gücü elinde bulunduran ve her hangi bir şekilde gücü eline geçiren sultanlara daha sonrada seküler hukukun hakim olmasıyla cami görevlilerine isim olmuştur. Bu kavram kapsamında anlamını kaybeden ve İslam yönetim biçiminin temel felsefesini oluşturması gereken ve maalesef saltanatla birlikte asrı saadete anı olarak terk edilen iki kavram Ehliyet ve liyakat kavramlarıdır.Asrı sadette yönetici olmanın yegane ölçüsü bu kavramlar idi ve bir köle bu ilkeler çerçevesinde efendilerine yönetici olabiliyor idi.Daha sonra kelam ve siyaset kitaplarında da yönetici olmanın şartları belirlenirken Kureyşli olmadan hanımı güzel olmaya kadar ve de burada bahsedilmesi abes olacak olan şartlara çevrildi dolayısı ile bu kavramlar anlamını ve uygulanma şansını yitirdi.
Şura:Kuranda imani bir ilke olarak zikredilen ve ümmetin işlerini halletmesi gereken yegane bağlayıcı karar mekanizması iken saltanat rejimiyle sultanların kendi fikirlerinin meşruiyetini onaylattığı bir mekanizma haline getirilen bir kavram halini almıştı.H.z peygamber bu müesseseyi bir karar ve devlet idare biçimi olarak örnekleriyle işletmiş yönetici belirlenmesinden savaş kararlarına ve diğer ümmeti ilgilendiren her tür hadiseye bu yöntemi tatbik etmiş ve ümmete bu müesseseyi örnek bir yönetim modeli olarak sunmuş ve de onun vefatından sonrada Raşit imamlar döneminde sağlıklı bir şekilde işletilmiştir,fakat maalesef Muaviye’nin saltanat rejimini hakim kılmasıyla model kesilmiş ve maalesef bu tarihten sonra ya mevcut rejime uyarlanmış yada askıya alınıp hiç uygulanmamış bu menfi uygulama kavramın daha sonra siyaset ve kelam kitaplarında tanımında da değişim ve kaymaya sebebiyet vermiştir.Eğer bu kavram bir yönetim modeli olarak işletilebilseydi İslam toplumu bütün dünyaya örnek bir model sunabilecekti.O zaman insanlar demokrasiyi ve demokratik model alışkanlığını batıda değil İslam yönetim modelinde arayacaklardı.Şimdi Müslümanlara düşen bu kavramı yenide asıl manasına uygun olarak yeniden gündeme taşımaktır.
Emri bil Maruf Nehy’i Anil Münker: Kuranda Müminlerin Hilafet vazifelerinden doğan iman’i vazifeleri olan bu kavram esasen sivil siyaset ve muhalefet zemini oluştururken daha sonra siyaset ve kelam kitaplarında saltanata karşı oluşabilecek sivil itaatsizliği engellemek maksadıyla bu vazife kamilen devlete ve siyasete ait bir vazifedir kişi sadece nasihat ve buğuz eder güç kullanmak devlet ve otoritenin işidir bireyin bunu kullanması fitne uyandırır denilerek yukarda bahsettiğimiz sivil siyaset ve muhalefetin önü kesildi ve esasen Mutezile mezhebi literatüründe imani bir ilke olan bu kavram bu mezhep dairesine girmeme bahanesiyle Sünni literatür kitaplarında kavramsal zeminini kaybetti.bu şekilde siyaset devlet merkezli ceberut otorite haline geldi ve maslahaten Müslümanlar idam edildi maksat kutsal devleti korumak idi ve bu kutsa varlığa karşı muhalefetin ismi fitne cezası da ölüm oldu.
Veli:Dost,sırdaş,taraftar anlamına gelen bu kavaram Kuranda müminlere verilen bir ad iken zamanla anlam kaymasına uğramış ve ayrıcalıklı özel bir tabakayı ifade eder vaziyete gelmiştir.Bu yeni anlama göre veli olabilmek için mümin olmak yeterli değildir belli nefis eğitimleri neticesinde bu özel sınıfa girilebilir.Bu kavramın türevi olan Velayet ise Kuranda yönetim hakkı anlamında kullanılmaktadır ve ümmet bu hakkı Şura vasıtası ile kullanır.Yeni kazandığı anlama göre ise bu kavram yukarda bahsettiğimiz özel sınıfın ulaştığı manevi derecedir velayeti ümmet değil Allah belirler.Bu birazda Şii imamet anlayışının sivil Sünnileşmesi süreci olarak algılanabilir.
Ehli Sünnet:Bu kavram Sünnete tabi olanlar anlamına gelmekte olup İtikadi ve siyasi mezheplerin zuhuruyla İslam literatürüne girmiştir.Başlangıçta Emevilerin oluşturduğu siyasi anlayışı temsil eden bu kavram sonraları Sünni kelam ekolünün yorumsal disiplininin adı halini aldı.Esasen Müslüman olan her birey aynı zamanda Ehli Sünnettir.Fakat tarihi süreç içerisin de bu kavram daha ziyade bir siyasi tercihi ve Kelam görüşünü ifade etmiştir.İslam dünyasında bir fikri muhafazakarlık ve ayrışmaya sebebiyet veren bu kavram olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Cemaat:Kinetize olmuş,aynı amaca yönelik planlı hareket eden ve bir hedefi gerçekleştirmek amacıyla bir araya gelmiş topluluk anlamına gelen bu kavram Kurani anlamı itibari ile bir sivil siyaseti,Emri bil Maruf Ve Nehyi Anil Münker vazifesi ifa etmek üzere organize olmayı ifade etmekte iken anlam daralması neticesinde özelliklede sultanların halkı siyasetten men etmeleri neticesinde cemaat ya kuru kalabalıklara yada ibadet etmek üzere bir araya gelen kalabalıklara verilen bir isim olmuştur.Son zamanlarda bu kavram belli tarikat ve kanaat topluluklarına da isim olarak verilmeye başlanmıştır bu kavramın başlangıçtaki hüviyetine yakın bir kullanımdır.
Siyaset:kavram olarak dünya ve ahret mutluluğunu sağlayacak yol,insanları hak ve adalet ölçülerine riayet ederek yönetmek olarak tanımlanabilecek olan bu kavram sonradan uygulamada bir şekilde iktidara gelmeyi becerme şeklinde ancak tanımlanabilecek Politika ile tercüme edilir hale gelmiştir-nasıl ki eskiden sivil kavramı da asker olmayan başı boş serseri olarak algılanıyor- idi.
Dünya:Kavram olarak üzerinde yaşanılan alanı ve hayat sürecindeki her türlü değeri ifade eden bu kavrama özellikle züht ve münzevi hayatı tercih edenler tarafından kelimenin sözlük anlamı baz alınarak Edna düşük alçak değersiz manası yüklenmiş bu anlam Kurandan da desteklenmek suretiyle kamil müminin kurtuluşa ulaşabilmesi ve yükselebilmesi için dünya ve ona ait olandan kaçınması gerektiği felsefesi-Bir lokma bir hırka- topluma ideal İslam anlayışı olarak sunulmuştur.Oysa mümin dünyayı imar için gönderilmiş bir halifedir onun imar edeceği hayata yüz çevirmesi mümkün olamaz ve dünya kavramı kelime kökeni olarak alçalmadan mülhem kozmik ayrışmayı ve alçalmayı ifade eder, bu değer bakımından değil yön bakımından bir alçalmadır.Fakat daha sonra hint kültürü etkisiyle bu kavramın içeriği bu anlamla doldurulmuştur.
Yukarıda bir kısmını sadece örnek olarak verdiğimiz ve bir çok alanda özelliklede İslam’i literatür alanında örneklerini artırabileceğimiz bir çok kavram tarihi süreç içerisinde ya anlam kaymasına yada anlam daralmasına uğradığından sağlıklı bir İslam anlayışımıza engel teşkil edecek duruma gelmiştir.Bu sebepledir ki yeniden Kuran ve Sünnet çerçevesinde bütün kavramlarımızın anlamsal inceleme ve sağlamasının yapılması zaruridir,bunu yapmadan bir birimizi anlamamız ve fikri vahdeti sağlamamız mümkün olmayacaktır.

YUSUF AYGÜN/İLAHİYATÇI

Yusuf Aygun
Kayıt Tarihi : 26.3.2008 20:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yusuf Aygun