Gece dingin,gece yorgun, gece acımasız, gece katran karası, gece lacivert, gece günahların kapanması, yüreğin hesaplaşması.gece kelimelerin sağanağında cümlelerin yok olması.sukutun boşluğu acımasızlığın yalnızlığı. Kangren yaranın kanamaya başlaması. Hercainin yaprağındaki gözyaşı, toprağındaki nem. Her dolunayın yeniden doğuşundaki seremoni. Kirpiklerin ucunda saklanan damlalar. Göz bebeklerinde büyüyen sevda.düşteki günah yaşanmamış gece…
Ruhumun labirentlerinde dolanıyorum, her dönemeç bir çıkmaza gebe. Ateş kadar kırmızı, alev kadar ısrarlı, kor kadar yakıcı. Kana kana içiyorum, ateşle ateşi söndürmeye çalışıyorum. Ne gazabı, ne sürgünü görüyor gözüm içsel yolculuğum batakhanelere düşmüş, ruhum yitirdiği zamanları arıyor. Mum alevi aydınlığında, yüreğimdeki prangaların çıkarttığı toz bulutları içinde buz dağına saplanıyorum. Gözlerimin üzerine son görüntünü yerleştiriyorum. İçimde esen ölümün soğuk rüzgârlarına beklemesini söylüyorum. Henüz menekşe yaprağındaki çiy tanesinin toprağa süzülüşündeki çıkardığı aşikâr cümleleri, yüreğimin söyleyemediği sırlarımı açıklamasını bekliyorum.
Yüreğimin kapılarını kapatmasına izin vermiyorum. Biliyorum ki o kapılar kapandığında zaman bitecek ve ben sonsuzluğa gideceğim. Saklı olan sözcükleri yerinden çıkarıp birer birer yüreğe koymak ve orada kızıl gonca gibi açmasını bekliyorum. Kelimelerle kalbimin arasının açılmasını hiç istemiyorum.
Yüreğimde ki sürgünlerden kurtulmak, geçmişte sakladığım sarıp sarmaladığım yürek sesimi haykırmaya başlasın istiyorum. Yalnızlığımda açıp okuduğum hasret kitabımın sayfalarında benliğimi arıyorum. Her sayfası gözyaşı, her bölüm hasret kokan. Sırsız aynalardaki görüntüme bakıp yüreğimi görmeliyim. O’nun isteklerine cevap vermeli, benleri çıkarıp biz olmayı öğrenmeliyim
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,