yüreğinden ne nağmeler çıkardı
türkülerin gönülleri yakardı
duygularım oluk oluk akardı
türküdesin, gönüldesin, dildesin
bırakıp gitmenin zamanımıydı?
yazdığın türküler hep öksüz kaldı
..
S eher yıldızı, hani şu benim imkânsız aşkım varya;
E l bebek, gül bebek, tatlı ve özel,
H ala içinde hep bir çocuk, masum ve güzel.
E skilerine kattığı benden bir selam söyle ona
R üyaların da, hülyaların da hala saclarını okuyormuş de;
Y ollarını yine gözlüyormuş de ümitsizce
I ssız limanlarında inmeni bekliyormuş gelmeyen vapurlardan,
..
Yazmak ve yaşamak arasında gidip gelen bir kadın..
Dokunamadıklarıyla dolu hayatı, artık bir nebze yazmaktan geri..
Bir düşünce uğruna bu aciz yaşamı adamayı da düşünmüyor değiliz..
Bazen sigara, bazen kariyer, belki de bir insan..
Şimdi sen ceketini giyersin ya kavga ede ede!
Kocaman bir şehri uyandırmaya gidiyorum ben, sırtını ört..
..
Ben çoktan Karadeniz olmuştum sen giderken, elime yüzünü bulaştırdım..
Gitmek, gitmek ne kolaymış kaçarcasına..
Hiç bilemedim kadın, Ege’den sıyrılırken, seninle nefes alan bu şehirde iki ayrı yaka olacağımızı..
Sensizlik zor; şimdi öğrendim..
Çoktandır nefesin değmedi göğsüme, mutsuzluğa gebe bir beden; boğazın, boğazımın tam ortasında oturur şimdilerde..
Şu Karaköy’e uzanırken soluğum, ağlamaklı, ürkek ve titrek benliğim..
Durmadan üşürdük, neyimize..
..
Hasretin; gözümün önünde.
Kendim sanki, bir düğünde.
Kokun hala, benliğimde.
Hiçbir şey yok, henüz ellerimde.
Dilimde söylediğin şarkı.
Düşsekte, şuanda ayrı.
..
Gel tarihin gözdesi, gel dünyanın incisi, Şehr-i Stanbul
Barış güvercini bayrağınla, gel gönlüme kurul
Sana hor bakan ellerden kınalar silinsin İstanbul.
Sana kem bakan gözler kapansın ziyaya kültür başkentim.
Gel lale bahçelerinle, sarayınla, tarihinle,
Denizinle, göğünle uzat uzaylara ellerini Karadeniz, Marmara
..
Mandalina, portakal
Tatlı elmalar al al.
Ayvalar sarı sarı
Kim beğenmez ki narı
Kiraza doyum olmaz
..
bir gül bahçesi nazende
ne kızlarağası ses verir
ne döşünde karabataklar besleyen
deniz
şimdi uçmak vaktidir
Pelikanların toplanma kamplarında
..
Memleket mi?
Görele
Doğu Karadeniz’de şirin bir ilçe
Orman yeşili, kiraz kırmızısı, kar beyazı
Mevsim mevsim değişir manzarası.
Çıldırırım üç heceli ismini duyduğumda
..
Anadolu Kavağı
Fen Fakültesindeki törenin ardından
Sirkeciden başlayıp boğaz turuna
mezuniyetimi kutlayacaktık ailece
yıl 1984 ün Haziran ayında
..
Neler girdi yurdumuza neler daha girecek
Neler gördü gözlerimiz neler daha görecek
Her kafada ayrı fikir her gözde ayrı ayar
Birisi doğrudur derse diğeri yanlış sayar
Kimisi testiyi kırdı kimi kadayıf yedi
Kimi gitti kimi geldi aldığım enkaz dedi
Gidenin yüzü karadır lakin gelen arattır
..
Akdeniz’de doğmuştun sen
Karadeniz’e yakındım ben
Sıcağı severdin sen
Alışkınım soğuğa ben
Senin sıcaklığın ikliminden gelmekteydi:
Mesela Ekvator’a daha yakındın
..
Bin yediyüz altmış üç sabah karanlık güneş doğmuyor
Dağlardan inen karınca sandık oysa insanlık donuyor
Janset dimdik çoçuklar yetim Elbruz'un karları ağlıyor
Kartal yuvalarında emziren analar Karadeniz çırpınıyor
Adige Kıyı Şapsığ yalnız kalmış Nalçik boğuldu Kabardey
Kalbinden vuldu Kuban suyu kesildi Terek aslan yürekli Tley
..
Ataşehir Türk Halk Müziği Korosuna teşekkürler
Dün gece sazdaydım
Şirin dillerle sözdeydim
Buram, buram türkü idim
Anadolum da özde idim
..
Artık kitap aralarında menekşe kurutulmuyor
Sayfaların arasında kurumuş kan lekeleri
Ki hepsi duvarlara yazılan sloganların kanıtıdır.
Artık kan konuşuyor,
Anlatıyor kısık bir sesle yitik gençliği.
Özgürlüğü yitirdik
Ki en güzel çocuğudur dokuz doğuran devrimin.
..
Bugün seni överek,günaha itenler.
Onu yaptırdıktan sonra,seni yererler.
Günah bataklığında.
Seni daima görmek isterler.
Seni oraya düşürünce de.
Bak nasıl sevinirler.
..
Bizim gençliğimizde seksenli yıllara denk geldi. O zamanlar nerede İnternet, nerede bilgisayar; ama yine de sosyal faaliyetlerden pek geri kalmazdık. Kimimiz halkoyunlarına giderdi, kimimiz bilardo ve masa tenisi salonlarına, kimimizde karate ve tekvando adı ile bilinen sporları yapardık. Bendeniz Hikmet cennet kuşu da üçüncü sırada saydıklarımdan biri olan tekvando sporuna o meşhur Bruce Lee denen adamın filmlerini seyrede seyrede başladım, bir başladım pir başladım. Kiremitler ve mermerler karşımda tir tir titriyorlardı...
Haftanın üç günü bir salonda arkadaşlar ile hoca nezaretinde ha babam de babam tekvando yapıyoruz. Ter sırtımızdan değil de başka bir yerimizden çıkıyor adeta. Bazen yoğunlaşmak için ha hu hiya diye de sesler çıkartıyoruz. Baştan çok garibime gitse de bu sesler, sonradan arkadaşlarım gibi ben de alıştım. Hızımı alamıyorum bazen antrenman bitiminde sokakta yürürken de hu ha hayt diyorum, millet de bana dönüp pis pis bakıyor ''Deli mi ne bu adam? '' diyorlar. Hiç birine aldırmıyorum. Tekvando aşkı, Bruce Lee amcanın aşkı tavan yapmış durumda ben de, kimse hiç bir kuvvet o aşkı yerlere indiremez...
Hafta sonları salona gide gele bir şeylerde kapıyoruz hocamızdan. Üç ayda bir kuşak imtihanı varmış, biz daha beyaz kuşaktayız, daha ileride bunun sarısı, yeşili, mavisi, kırmızısı, siyahı var. Günler gelip geçtikten sonra kuşak imtihanı geldi çattı. İçimizde bir kıpırtı bir heyecan sormayın gitsin. O çocuk aklımızla yüreğimiz pır pır ediyor hocalarımızın karşısında. Görenlerde sanır ki kuşak imtihanına değil de üniversite sınavına giriyoruz.
Kuşak imtihanına girdik çıktık ve alnımızın akı ile sarı kuşağı kaptık en babasından. O zamanlar daha bekârım. Gücüm kuvvetimde yerinde, yan bakan filan olursa dersini veririm diye düşünürken hop iki üç tane çakal çıktı önüme. Aklı sıra alay edecekler benim ile. Yer miyim ben? Sardılar etrafımı giriştiler bana. Haliyle benim elimde armut toplamıyor, ben de ya bismillah deyip paça kasnak daldım üçünün arasına ''Eee dedim Hikmet öğrendiklerini uygulama zamanı şimdi hakkını ver oğlum yaptığın sporun.'' Her ne kadar sarı kuşakta öğrendiklerim üçünü birden haklamaya yetmedi ise de yine de epey hasar verdirdim haytalara, bizim de az buçuk şakülümüz kaydı desem yeridir. Arkadaşlar sağ olsunlar araba ile beni en yakın hastaneye atıverdiler. İyi ki de atıvermişler, biricik aşkım Gülcan hemşire ile orada o hasta yatağında yara bere içinde iken tanışmak nasip oldu, daha sonrasında evlenmek de kısmetmiş...
..
Yüreğim mi kabaran yoksa Karadeniz mi?
Her dalgası içimden bir şeyler alıp gider…
Ah bu gurbet,bu gurbet; ah bu gurbet sadizm'i
Beni bir mavi-yeşil hasrete salıp gider.
Bulur muyum bilmem ki yeryüzünde arasam
Beni böyle mest eden fındık gözlü bir güzel
..
Daha dadaşlar sessiz,
Gokgoşlar suskun,
İç Anadolu Ayaklanmadı,
Toroslar yörükler siperde,
Trakya coşmadı,
Akdeniz kabarmadı,
Ege efelenmedi,
..
Bak yine akıyor zaman havada karada
Asil at koşuyor cirit atan var harada
Eğleşen balıklar ile dolu deniz dibi
Sahile doğru esiyor duygular sel gibi.
Zaten belli oluyor bu gün bir başka gündür
Duyarlı demez, dün dündür bu gün bu gündür
..