şehirler köyler boşaldı, sen giderken
bir ben kaldım kendi şehrimin gurbetinde
yağmur hiç olmadığı kadar ıslak yağdı
sensizliği taşıdı gecenin uykusuz trenleri
ayrık raylardan yıkık dökük istasyonlara
ve işgalin altındaki şehirde kurşun kokusu,
bir faili meçhule döndüm her istasyonda
sen giderken
sen giderken,
bir yarım ay doğdu gecenin karanlık silüetinden
diğer yarısı talan edilmiş bir sarı
bit pazarında kimsesini arayan
şehrin yabancı seyyar satıcıları
oysa kimseleri kalmamıştı
sen giderken
sen giderken,
yabanıl atlar koşturuyordu kalbimin düzlüklerinde
yelesinde ehlileşmemiş dağların sırrı
sonra tuttum kendimi verdim yele
belleksiz uçurumlardan geçtim
ne etsem de varamadım kalbimin düzlüklerine
sen giderken
sen giderken,
tutuklusu kaldım bu soğuk iklimin
ne çok dayak yedim gece gardiyanlarından
ah’lar içinde çürüdü yaralarım
ah edenim çıkmadı
sen giderken
sen giderken,
otuzuncu kuştum Kafdağı sakininde
otuz üç kurşun yedim kaçaktan dönerken
yine de vermedim adını, masallara sakladım
her gece anneme anlattırdım
her gece sonunu bildiğim masalı
sen giderken
sen giderken,
su boyunca sıralanmıştı kavaklar, gecenin inceliğine
ve inceden inmişti dağlara efkar
hükmüm kalmamıştı artık geceye geçen
ben çok susuz kaldım efkarlı dağlarda
sen giderken
sen giderken,
ellerim sızladı kalan akşamüstleri
rüzgara dindim, ateşe yandım
dünyanın işidir dedim eksildim durdum
çağlar kapandı, devranım döndü
sen giderken.
Kayıt Tarihi : 24.6.2022 14:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!