Ne garip değil mi
kalabalıkları anlatırken sana
bende
kimsesizliğimle gömülüyorum kendi içime
sessizliğim hırçınlığımdan
bu günü yaşarken
maziyi unutmuşluğumdan
bilemedim belki sevmeyi
bilemedim belki de hiç yaşamayı
sorsan da yeryüzündeki tüm soruları
ne ölüler anlar yaşayanları
ne de yaşayanlar anlar ölüleri
vakit çoktan geçmiş
unutmuşuz
gecenin ıssızlığında köpek ulumalarını
sabahın alaca karanlığında
örüye çıkan koyunların gıldırak seslerini
özlesek de hasretiz çobanın ıslığına
karışık aklım
bakarken bile göremiyorum
çiçeğin tomurcuğunu
yaprağın üzerinde dolaşan tırtılın rengini
kayboldum
serçeler ölürken hüznün renk boğumuna
hıçkırıklı yaşamın arifesindeyim
ölüler sevilip sıvazlanırken mezar taşlarında
incitme güvercinleri diye baksam da gözlerinin içine
artık fersiz gözlerimiz
görmüyor işte bir adım ötesini
dalgınlığımızla bakarken yola
boynu bükük çiğdemlerin
susuz toprağın ıstırabı acıtıyor canımı
karşılıklı iki kelime konuşsak diyorum
kelimeler
gecemize kopan fırtınalarda yitirmiş kifayetini
yolaksız
patikasız dağlar misali
geçit vermeyen uçurumların başındayım
anla artık bilemedim sevmesini
dinlemedim ki gurbeti yaşarken benliğimde
gurbet türkülerini
avaz avaz bağırıyorum suya yansıyan güneşin ışığına
anlatıp anlamsız rüyalarımı
hüsranın intiharıdır desem
alaycı şekilde yağan yağmurlar çatıların saçaklarından süzülürken
bozuyor sessizliğimi
kalabalık evlerin bacalarından tüten dumanlar
tıkıyor nefesimi boğazıma
ey gençlik çağımın akustik yuvası
toyluğumun
aşk buğusu
affet bilemedim işte sevmesini
is kokan simaların büyüsüne aldandım
unuttum hilal ay dudaklarını
karatma geceleri misali kararttım kendimi
kendi içime
şimdi
kalabalıkları anlatırken sana gömülüyorum yalnızlığımın içine
Kayıt Tarihi : 10.4.2018 17:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!