Nihayet bir akşamüstünü
Ve Marmara’ya doğru uzanıp gün batımını
Sıcacık kucağında seyredebildiğim,
Gerçekten sevip de koynunda uyuyabildiğim
Tek kadındı İstanbul...
Masum bir sonbahardım o zamanlar,
Ki döke döke büyüdüm yapraklarımı...
En nihavend halimle uyanırdım bir sabaha
Ama sen, yine de birşeyler fısıldardın kulağıma
Rast makamında...
Ne zaman kız kulesi zihnimde dillense
Cevapsız bir soru takılır aklıma;
Bari sen söyle İstanbul, mavi gözlü kızıl saçlı sevgilim
Issız bir adada mahsur kalırsam,
Hangi üç semtini almalıyım yanıma..?
Nihayet bir akşamüstünü
Ve Marmara’ya doğru uzanıp gün batımını
Sıcacık kucağında seyredebildiğim,
Gerçekten sevip de koynunda uyuyabildiğim
Tek kadındı İstanbul...
Bu şehri terketmeyi bırak, arkanı dönmek zor!
Baksana, kuş uçuşu bile kolay olmadı ayrılık.
Hala yatağımın sana ayrılan yerinde nargile kokusu,
Her daim Üsküdar’dan martılar gelir sofraya
Destansı bir tarihin gevrek kıvamı gagalarında...
Şimdi senden bana kaç kilometre kaldı İstanbul?
Çok mu var daha, daha gelmedik mi?
Ne kadar kaldı söyle,
Bu etrafımdaki amaçsız kalabalık yerine
Senin içinde bir yerlerde yanlızlığa terkedilmeye..?
Kayıt Tarihi : 29.4.2005 21:31:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Cankat Girgince](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/04/29/kadinim-42.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)