Gece siyah bir çarşaf, bulutlarla ağlıyorum.
Gece 5.34, hava sıcak bir fırın gibi.
Bedenim kapalı bir lahit, kesilmiş bir ağaç gibi,
Yağmurları gözyaşları,
Her bir gözyaşı duygu yüklü.
Kasveti bazen âşıklara aşk,
Uykusuzluğumda aradım seni,
Kızaran göz pınarlarımda,
Rûyalarımda kokladım seni,
Gönlümde estirdiğin sen kokan rûzgârlarda,
Buldum seni şimal yıldızının yolunda.
Gözümün bir kenarından süzülen duygularım,
Ruhumun tasfiri, varlık amacımsın maşuğum.
Yüzünün nûru hayâtım, bakışın neş'e olur,
Dudağından çıkacak bûse ümîd-i hayâtım.
Aşk derin, aşk kısa, aşk özde derin, kanlı kuyu.
Baharda tatlı bir sitem,
Yani serin yaz rüzgârları arasında,
Edilen kavganın sinirinden kasılır gibi.
Türk’ün babası, Atatürk, gidiyor.
Altın yeleli bir aslan gidiyor.
Duysun mavi gökler, inlesin yerler,
Kanat çırpan kuşun özgürlüğüyüm,
Rüzgâra eşlikçi olmuş yaprakların sakinliği,
Çocukların saf neş’esi,
Ah cânım Akdeniz,
Suları berrak deniz.
Kayalara vuran sus sesleri ile,
Böyle roman mı yazardım hiç?
Daha doğrusu hiç roman mı yazdım?
Neler yaptırıyor bu aşk insana?
Belirsizliğin korkusu gelen
İnsanı ne yorar bu hayatta?
Düşünmek mi hissetmemek mi?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!