Neden bu tatlı hüzün?
Yorulmuş sanki yüzün.
Bir insan bu kadar mı büyür,
İki yılda çocuk, adam mı olur?
Anılardan bir kalkanda gibisin,
Siyah, boş bir gecede başladı bu tutku.
Kaygu parıltısı ile gördük birbirimizi.
Birleştirirken, kenetlerken ellerimizi,
Fark ettik, dünyamızı aydınlatan sevda.
Sanki dert denizinden çıktım o gün,
Göz Kırpan Yıldızlar
Havadaki şey, gençlik mi?
Ruhu saran, rahatlık mı?
Cenaze marşı inletiyor Ankara sokaklarını
Askerler rap rap vuruyor botlarını
Ata’nın al kefenli bedeni geçiyor heybetle
Bir halk hürmetle uğurluyor babasını
Sanki günler bir daha doğmayacak
Çiçekli kırlardan elleri var,
Karlı dağlardan omuzları var,
Lacivert geceden gözleri var,
Siyah bir gömlek, yıldızlı bir geceyim bazen,
Ay’ın güzelliği Güneş’i kıskandırırken…
Ben seni düşünüyorum…
Bakmaktan sararmış bir yaşlı pencere,
Mermeri aşınmış hüzünlü göz yaşlarından.
Ne aşklara, nefretlere şahit olmuş bir cefakâr pencere,
Çatlamış, kırılmış insanın celâlli ellerinden.
Yorulmuş, içi kararmış bir solgun pencere,
Ne çocuklar büyüttüm
uykusuzluk, kaygudur adları
Arkandan ne yaşlar döktüm
Atamadım köşeye anıları
Ne çocuklar geçti
O sokak, sesini duyuyorum, evet.
Bana attıkları bakışı duyuyorum.
Zerreler yüzüme çarpıyor, hissediyorum her çarpışı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!