Ben çağladıkça sen durul!
Bilmiyorsun,
Sana vurulduğumda bir göl gibiydin
Yeşil ve durgun..
Ve dizlerinin üzerinde kenetlenmişti ellerin..
Biliyorum hiç hisetmeyeceğim
Bu gün gittiğinin on sekizinci günü
Biliyorum, saymadım.
Kokun uçmasın diye üstünden
Pijamalarını,
Silinmesin diye parmak izlerin
Çay fincanını
Nedir bu telaş?
Bu gürültü neyin nesi?
Kalbimin koridorlarından gelen
Bu ayak sesleri kimin?
Bu çınlayan kahkahalar
Ve duvarlara çarpıp dönen
Önce…
Sözcükler gider
Al gelincikler gibi cümleleri süsleyen…
Canım denmez artık
Sevgilim,aşkım,bir tanem…
Kurak bir tarla gibi kalıverir ortada
Bu masum tebessüm için geç değil mi?
Geç değil mi sevgilim bu aşk yaşanmak için?
Bunca hırpalanıştan
Bunca kırılıştan
Ve bunca yaralanıştan sonra
Hem ne verebilirim ki sana acıdan başka
Yine öyle bakıyorsun yüzüme
Arada bir hep böyle bakarsın zaten
Kahkahalarını zor tutar gibi bir halin var
İşte tamam
Saçlarımı yaptırdım
Gözlerimi boyadım
Tutmaya kıyamadığını söylediğin ellerim,
Mezarına bir gül dikti;
Ellerimden nefret ettim Hasan!
Bakmaya kıyamazdın,
Bir çanağa düştü gözlerim!
O çanak ki içi,
Gözlerinin en kuytusunu sevdim; .
Durgun,ela bir gölün dibi gibiydi
Sözcüklerininse en huysuzunu!
Onlar uslu cümlelerinin habercisiydi…
Eşkıya ruhuna giyindiğin kara yağız teninin
Kokusuna uyanmak için delirdiğim sabahlara küskünüm şimdi!
Çiçeği çalınmış
Dalından koparılmış
Hüzne saçılmış bir nar'dım
Ordaydım
Gözlerden kaçırılmış
Ama var'dım.
Ağladıkça azaldım ben
Kim bilir kaç kentin kaldırımlarına yağdım
Ben yağdıkça azaldım
Bir kısmımı annem aldı götürdü,
Az kaldım.
Bir kısmımı babam çaldı getirmedi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!