Ama sen beynimin kayalıklarında
bir eşkıya gibi kalakaldın.
velinemet sevdamla yol alırım
ağır hıckırıklı gözyaşlarımla..
yoldan geçen arabalarda
ganimet olurum sana...
Sen yokken
Ve her yanım böylesine soğukken
Bu kör düğüm çözülür mü?
Gözlerime uyku
tenime tenin değmez geceleri.
Günlerden perşembe geçiyordu
Okulun kapı nöbetçisiyim.
Sensizliğe nöbetler geçirmiş vaziyetteyim...
Güneş batıdan doğmuştu
Utangaç boynuma kıyametler parlamıştı...
Öyle bir mevsim
Öyle bir hüzün ki
Tenime mıhlanan bir güz/el
harabe harabe yağmalanır yüreğime.
Sen güz'dün
bu defa çok farklı bir hiçlikle
çok farklı bir boş yaşamışlıkla
yankılanıyor dizelerim.
anlatamam kendimi
kimsenin beni anlamama modunda kıvranırken,
beni yalnızca kalemim anladı..
Şiir aynı zamanda
kendi ölüm fermanımızı yazmaktır.
Bir sonuç çıkmaz bilirim
ve çıkmaz sokaklardır dizeler..
mezarlık gibidir
Xerîb bûm lî ser vê axa binav.
Li ser çiyayê sînora.
Berfa spî re bûm rê heval...
Kurdistanê heta Kurdistanê re..
Laşê mîn bu parçe parçe
Sırtında bir sırt çantası
Maviydi hafiften koyu
Bir oyuncak gitar birde pembe bir bebek
’Ben’ olup nurlanmıştı sırtında..
Okul sırasında görürdüm
İkisiyle öylece bakışırdım.
Keşke sen benim olaydın
Bir bebeğin elindeki oyuncak
Hiç bir niyet, hiçbir düşünce beslemeden
Seni kendimde tutabileydim.
Elimden düşünce de,
avazım çıktığı kadar bağıraydım.
O benim yaşam adım,
ama ben onu yaşam(adım) ...
Bir hata gibi seni saklarken
hırsızlığın yanlış olduğuna bir an şaşam’adım.
Berlin duvarı özlemini birgün bile aşamadım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!