İki cihan güneşi kurtarıcımız,yol göstericimiz Hatemül Enbiya, Peygamberimize
Salât ve selâm olsun ‘aline ashabına etbaına..
Cenab-ı Hâk şöyle buyuruyor:
‘’De ki:İnsanların Rabbına, insanların (yegâne) hükümdarına, insanların ilâhına... sığınırım.’’ Nas sur:1,2,3
Kur'ân-ı Kerîm'in son sûresinde Cenâb-ı Hakk'ın insanlardan yana üç sıfatı anılmaktadır.
Şüphesiz insanlar bu üç sıfatı: 1- Rab 2- Melik 3- İlâh.. Lâyıkıyla anlar ve hayatlarını ona göre düzenlerlerse, aralarında fitne ve fesat havası estiren ve durmadan kargaşalık çıkartmak için sinyaller veren şeytan tesir alanını kaybetmiş olur.
üç sıfattan her birinin ruhlar ve kafalar, kalpler ve dimağlar üzerinde ayrı tesiri ve başka başka tecelliyle yönlendirme özelliği söz konusudur.
Rab: Fatiha Sûresi'nin tefsirinde açıklandığı gibi, yaratıp terbiye etmenin, yetiştirip geliştirmenin, kemâle doğru yükseltmenin bütün inceliklerini içermektedir. Başta melekler, insanlar ve diğer canlılar olmak üzere her şey Rab sıfatının tecellisiyle gelişip tekâmül etmiş, denge ve düzenini bulmuştur. Anneyle çocuğu arasındaki kopmaz bağ, Hâlık sıfatıyla birlikte tecellilerinin eseridir.
Cenâb-ı Hak, kâinattan ‘’Rab Sıfatı’’ nın tecellisini çekecek olsa, ne denge kalır, ne de düzen; her şey alt-üst olup hilkatinin hikmetinden uzaklaşır.
Melik: Rab sıfatından sonra anılması çok anlamlıdır. Sözlük olarak, sahip, padişah, muktedir, güçlü hükümdar demektir. Sayısı belirsiz melekleri görevlendirmek suretiyle kudretini izhar etmekte; hükümdarlığını bir zaaf, aksama olmaksızın sürdürmektedir. İşte kâinatta sağlam denge ve düzenin aksamadan devamı Cenâb-ı Hakk'ın bir de Melik Sıfatı'nın tecellisiyledir. Cenâb-ı Hakk'ın kudret ve tasarrufu ise, sınırsız ve sonsuzdur. O bakımdan O, yegâne hükümdar ve hükümrandır.Bütün mahlukatta hâkim olan ilâhî kudret ve tasarrufu görmemek ve anlamamak için kör ve sağır olmak gerekir.
İlâh: Rab ve Melik olan Cenâb-ı Hak bu iki sıfatının tecellisiyle de her türlü övgüye lâyık olduğu gibi, ibâdet edilmeğe de tek ehildir. Zira insanoğlu Rabbına ibâdet ettiği nisbette insanlığının manâ ve hikmetini anlayabilir. Yine ibâdetine göre O'nun yanında değer kazanıp izzet ve şerefe erişir. Kur'ân'ın ilk sûresinde Cenâb-ı Hakk'ın ‘’Rabbü'l-âlemîn’’ olduğu ifade edilirken, arkasından üç sıfatı anılmakta ve sonra da ‘’Ancak sana ibâdet ederiz ve ancak senden yardım bekleriz’’ cümlelerine yer verilmektedir.Bu sıfatlar beyan edilirken bir hususa işarette edilmektedir. Şöyle ki: Allah hem yegâne terbiyeci, hem de benzeri olmayan hükümdardır. O'nun hem terbiyeciliği, hem de hükümdarlığı devamlıdır. İnsanların ise bu iki yönü de geçici ve sınırlıdır. Sonra insanlardan mâbud (ibâdet edilen ilâh) olamaz. Ama Cenâb-ı Hak aynı zamanda insanların ilâhı (mabudu) olarak bulunuyor ve bu hususta da O'nun dengi ve benzeri yoktur.
İnsanoğlu ne tuhaf bir varlıktır. Yaratılışındaki azizliği idrâk edemediğinden Rahman ve Rahîm olan Allah'tan uzaklaşıp İblîs'le yakınlık ve dostluk kurma özentisi ve çabası içindedir. Toplum içinde yer alan bu tiynetteki insanlar en az şeytan kadar tehlikeli ve zararlıdırlar.
Şeytan ise, durmadan dürtükleyip kan mecrasından sinyal vermek suretiyle kalp ve kafada bir sürü vesvese ve şüphe doğurarak selîm düşünmeyi, alt-üst eder ve bunun için daha çok mide ve şehveti, kıskançlık ve açgözlülüğü kamçılar; kişisel menfaatin ön plânda tutulmasını telkîn ederek sinsi faaliyetini sürdürür. O aynı zamanda ‘’hannas’’tır: Döner, döner aynı sinyalleri verir ve Allah anılınca geri çekilir, gaflet edilince hemen yaklaşır. Kişi, Rabbını, Melikini ve İlâhını hatırlayıp O yüksek kudrete yönelince İblîs'in sinyalleri tesir etmez olur.
Resûlullah s.a.v. bu hususta şöyle buyurmuşlardır:
'Yeni doğan her insan yavrusuna, doğduğu anda şeytan mutlaka bir dürter. Yavru, onun dürtmesi (nin verdiği rahatsızlık) sebebiyle bağırarak ağlar.... Ebi Davud.
'Sizden her birinizin bir şeytanı vardır.' Bunun üzerine Ashab-ı Kiram: 'Sizin de şeytanınız var mıdır? Ya Rasulullah? ' diye sorunca, Allah Rasulu s.a.v: 'Evet, benim de şeytanım var. Ancak, Allah ona karşı bana yardım etti ve teslim olup emrime girdi.' buyurdu. Ahmed, Müsned,
Resûlüllah s.a.v. Efendim iz'in zevcesi Safiye r.a. Resûlüllah'ı s.a.v. ziyarete gelmiş ve geceleyin İkisi birlikte dışarı çıkmışlardı ki, Resûlüllah s.a.v. onu evine kadar götürmek istiyordu. Derken yolda Ensar'dan iki adamla karşılaştı. Onlar Resûlüllah'ı s.a.v. görünce oradan süratle ayrılmaya koyuldular. Resûlüllah s.a.v. onlara seslenerek: «Biraz yavaş olun! Bu yanımdaki kadın Safiye bint Hay'dir. O iki adam «Sübhanellah.. Ya Resûfellah! (Senin hakkında şüphe mi ederiz?) » dediler. Resûlüllah s.a.v. şöyle buyurdu: «Şüphesiz ki şeytan, âdemoğlunun kan kanalından girer. O bakımdan şeytanın sizin kalbinize bir şey, bir şer atıp fısıldamasından endişe ettim.» Buhari.
«Resûlüllah s.a.v. Efendimiz'in bindiği merkebin ayağı sürçtü (ve o sebeple Resûlüllah s.a.v. yere düştü) . Bunun üzerine Resûlüllah'ın s.a.v. redifi (arkasından gelen adam) : «Şeytan düşürüverdi! » dedi. Bu sözüne karşı Resûlüllah s.a.v. ona: «Şeytan kaydırıp düşürdü, deme. Çünkü böyle dediğin zaman şeytan kendinde bir azamet hisseder ve: «Ben kendi kudretimle onları yere düşürdüm» der. Ama Allah'ın İsmiyle., dersen, o (şeytan) küçülür, o kadar ki bir sinek gibi kalır» buyurdu. Müsned Ahmed.
Ebû Zer r.a. anlatıyor:
«Resûlüllah s.a.v. Efendimiz Mescid'de bulunduğu bir sırada gidip yanına oturdum. O bana: «Ya Ebâ Zer! Namaz kıldın mı? » diye sordu. Ben de: «Hayır..» dedim! Bana: «Öyleyse kalk namaz kıl! » buyurdu. Ben de kalkıp namaz kıldım ve öylece oturdum. Resûlüllah s.a.v. Efendimiz şöyle buyurdu: «Ya Ebâ Zer! İnsan ve cinlerin şeytanlarından Allah'a sığın.» Ben de: «Ya Resûlellah! İnsanlardan da şeytan var mıdır? » diye sordum. «Evet, vardır» buyurdu..» «Şüphesiz ki şeytan insanın kurdudur; tıpkı davarlara musallat olup (sürüden) uzak kalan zayıf sıska olanını yakalayan kurt gibi..» Müsned Ahmed.
«Doğrusu şeytan şöyle dedi.- «Rabbım! Senin izzetin hakkı için hiç durmadan senin kullarını, ruhları bedenlerinde olduğu sürece aldatıp şaşırtacağım.» Bunun üzerine Cenâb-ı Hak ona: «İzzet ve Celâlime and olsun ki, kullarım istiğfar ettikleri sürece ben onları bağışlayacağım» buyurdu..» Müsned Ahmed.
«Şüphesiz şeytan sizden birinize gelir de şöyle fısıldar: «Göğü kim yarattı? » O da: «Allah yarattı» der. O yine: «Ya yeri kim yarattı? » diye fısıldar. O da: «Allah yarattı» der. Bu defa şeytan: «Allah'ı kim yarattı? » diye fısıldar. İşte sizden biriniz böyle bir fısıltıyı hissedince, şöyle desin: «Ben Allah'a ve Resulüne imân ettim.» Taberâni Câmiussağîr.
Demek ki şeytan tek başımıza yenilecek bir düşman değildir.
Allahım! Bizleri Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatinden ve nurundan mahrum bırakma. Dünyada bulunduğumuz sürece bizleri s.a.v. yolundan ayırma; Âhi-rette de O'na yakın olan ve O'nun şefaatine erişen sâlih kullarından eyle. Bizleri Âmin! ..
Kaynaklar ……….
Kur’an-ı Kerim.
Muteber hadis kaynakları..
İlmin Işığında Asrın Kuran Tefsieri Celâl Y.
Lessines/2006
Ali Kılıç KakizKayıt Tarihi : 4.10.2006 12:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!